-
Yaklaşık bir saat, tek perde, tek kişilik oyun. Sezon boyunca kapalı gişe oynayan bu oyuna beklentim oldukça yüksekti. Hem Murat Mahmutyazıcıoğlu kalemi hem de Zerrin Tekindor oyunculuğu birleşimi bende büyük bir merak uyandırmıştı. Ancak dün izleme fırsatı bulabildim ve açıkçası beklediğim kadar etkilenmedim.
Yazarın Istırap Korosu oyununu izlemiş ve oldukça beğenmiştim. Hatta hakkında yorum yazarken “sanki yılllardır bu kalemi, bu yazarı izliyor, ne alacağımı biliyor gibiydim” demiştim. Toz oyununda da imzası açıkça belli oluyor. Hem tarzını hem dert edindiği konuları değerli buluyorum. Ancak bu oyunda ön plana çıkan, kendi adıma, metin pek olmadı. Güzeldi ama aşırı etkilenmedim. Sanırım homoseksüellik konulu oyunlarla ilgili görüşüm gibi kadına karşı eşitsizlik, görücü usulü evlilik, kadın dediğin ev işlerine bakar canım minvalindeki konular artık benim üzerimde bir ekstra bir etki bırakmıyor. Bu konuların normalleştirilmesi için daha çok sahneye konmalı, kesinlikle evet. Sadece ben artık izlemesem de olur modundayım.
Zerrin Tekindor’u ilk kez sahnede izledim ve hayran kaldım. Birden fazla karakteri, çok net geçişlerle, beden dilinden ses tonuna kadar harika bir şekilde canlandırdı. Tüm duyguları yaşadı, yaşattı. Yalın ve tertemiz bir performanstı. Kendisine kocaman alkışlar.
Süre, akıcılık ve oyuncu performansı bakımından izlenilesi güzel bir oyun. Emeği geçen herkese teşekkürler.
-
Yılın en muhteşem oyunu, Serkan Keskin sen nasıl bir sanatçısın ya, seyrine doyum olmaz bir performans. Bence tiyatro kavramının vücut bulmuş hali kendisi. 2 saat boyunca dikkati dağıtmamak inanaılmaz bir başarı. Seyredilmesini şiddetle öneririm, sakın kaçırmayın.
-
-
Craft oyunlarına fazla toleransım olduğunu en başta söylemeliyim. Hiçbir topluluk bana daha seyretmeden oyundan mutlu ayrılacağımı vadedememesine rağmen Craft bunu her seferinde başarıyor. Bu girişten sonra iyi eleştiriler yapacağım aşikar, zaten sürpriz olmasına da gerek yok.
Oyun dinamik başlıyor, Selin Şekerci ve Uğur Uzunel’in hayat verdiği karakterler hızlı şekilde sahneye adapte oluyor. Erkek karakterimiz büyüdüğü ülkede kalmaya devam etmek isteyen ama vatandaşlığı olmayan birisi. Sığınak “aitlik” ekseninde geçiyor. Kalmak için kağıt üzerinde yapması gerekenler bir yana, insanın bulunduğu yere ait olamaması hissi üzerinde duruyor. Sınırların içine sığmayan koca yüreği ile beraber ruhen küçüldükçe küçülen bir genç. Oyunda yalnızlık duygusu çok kez kamçılanıyor. Bu hissin yarattığı negatif etki ve duygular seyirciye çok güzel geçiyor. Daha önce bu süreci atlatabilen kadın karakterin, arkadaşının ülkede kalabilmesi adına hayatından vereceği ödünler duygu olarak fazla yoğun hissediliyor ve seyredeni performans niteliği anlamında keyiflendirmeye yetiyor.
Sığınak tek perde olarak hiç düşürmeden dolu dolu sahne deneyimi yaşatıyor. Oyun, özellikle Ulvi Kahyaoğlu’nun canlandırdığı karakterin de dahil olmasıyla beraber kırılım yaşadığı andan itibaren vites artırarak büyük oyunculuklar gösteriyor. Fazla mübalağalı bir cümle kurmak tercih ettiğim bir şey değil ama sergilenen performansta karakterlerin yansıttığı duyguların adeta şölenine şahitlik ettim.
İbrahim Çiçek ve Hira Tekindor ikilisinin uzun yıllardır beraber iş yaptığının kanıtı bir oyun olmuş. Çevirisiyle beraber reji, bu işin yeterince doğal görünmesini ve sanki ana dilinde oynanıyormuş hissi yaşatmasını sağlamış. Benim gözümde bu tek başına bir başarıdır. Bunu oyuncuların alıp taçlandırması ise bütünüyle el üstünde tutulacak bir oyun ortaya çıkarmış.
-
Nevra Serezli ve Gökhan Mete'yi sahnede canlı izlemek ve "dört dörtlük bir tiyatro sanatçısı nasıl olur"u anımsamak adına mutlaka izlenmesi gereken bir oyun. Güçlü oyuncuların nasıl tüm eksiklikleri görünmez kılabileceğinin göstergesi olan oyunun sahneye konulmasında yolunda olmayan çok unsur var ama belirttiğim gibi, özellikle Nevra Serezli gibi bir ustanın hatrına, bu sorunları göz ardı etmek mümkün.
Toz / ID İletişim