60 dakika, tek perde, tam bir küçük salon oyunu. Büyük salonda denk gelirse izlemenizi tavsiye etmem, çünkü o duygu o kasvet, o tekdüze hayat örgüsü geçmeyecektir.
Bay Samir, sıfat olarak da kullandığımız tam anlamıyla bir “memur”. Hayatı tek düze yaşayan, belki biraz da yaşamak zorunda kalan, sosyal fobisi olan, “nemelazım”cı bir kişilik. Ve biz onun bir akşamına tanık oluyoruz. Önce, her zaman çıktığı mesai saatinde işten ayrılamıyor, sonra evine giderken hep önünden geçtiği ve uğradığı Matmazel isimli tuhafiyeciyi kapanmış olarak buluyor, devamında da bu tuhafiyecideki en yakın ve belki de tek arkadaşı olan Sabit Efendi’yi aramaya çıkıyor. Sabit Efendi… Bay Samir’i dinleyen ve onunla sohbet eden cansız bir manken.
Oyunculukları oldukça beğendim. Kendilerini tebrik ediyorum. Işık tasarımı beni biraz yordu ama hikayenin gerilimine hizmet ettiğini, katkıda bulunduğunu söylemeliyim. Metin ile ilgiliyse pek tatmin olduğumu söyleyemeceğim. Bu bir tiyatro oyunu, öykü değil evet, ama karakterin bir dönüşüm geçirdiğini görmeyi daha çok isterdim sanırım. He Bay Samir karakteri nasıl dönüşüm geçirebilsin ki sorusu da peşine gelirdi elbet :). Yine de yer yer, bazı başından geçen olayları ‘ne için yaşadı şimdi bunu’ izlenimi bıraktı bende.
Koşu bandı fikrini beğendiğimi söylemeliyim. Hem zaman hem mekan geçişlerine bence güzel bir dokunuş.
Emeği geçenlerin ellerine sağlık.
Tek perde, yaklaşık iki saat süren, komik, eleştirel, dram, samimi bir oyun.
Sıkı bir Tiyatro Hemhâl izleyicisi olarak yeni oyun takvimini gördüğüm gibi açıklamasını bile okumadan biletimi aldım. Ve yine memnun bir şekilde ayrıldım. Sahici diyalogları sahneye koymayı bence iyi biliyorlar. Duygudan duyguya sizi sürüklüyorlar, tek perde için uzun bir süre olmasına rağmen araya kattıkları kahkahalık mizahlarıyla sizi oyunun içinde hep tutuyorlar. Bütünüyle ellerine sağlık.
Ömer ve Leyla çiftinin, neresi senaryo neresi gerçek birbirine girmiş ya da paralel giden hayatlarını izlettiler bize bu akşam. İkisi de tiyatrocu. Biri daha çok yazarlık tarafında baskın, diğeri oyunculuk. Başarı, ortak istekleri. Başarıya giden yollarıysa görüyoruz ki farklı. Başarıya ulaşayım derken tabi bir de yaşanan hayat var, mücadelesi var, ilişkileri var. Yani aslında hepimiz varız. Sektörden olmanıza gerek yok, özdeşleşecek çok yer bulacaksınız.
Oyunun sevdiğim yanlarından en başta diyaloglardaki sahicilik oldu. Hatta repliklerden birinde geçen “kim bu seyirci? Aptal yerine koymayın şu seyirciyi!” minvalinde bir kısım vardı. İşte bizi aptal yerine koymayan böyle metinleri seviyorum. O zaman gerçek bir şey izlemişim duygusuyla salondan ayrılabiliyorum. Hatta oradayken dış dünya, oyun dünyası gibi kavramlar ortadan kalkıyor. Bir diğeri de bu gerçekliğin dışında kalmakta inat eden sektöre dair eleştiriler. Seyirci olarak bizim beğenmemiz için özel bir şey yapılmasına o kadar da gerek yok aslında. Yaşanmışlıkların içinden, gerçeklikten yola çıkmak işte bu kadar basit ve etkili. Teşekkürler Tiyatro Hemhâl!
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Seyircisi, ışığı bol olsun. Yolu açık olsun.
Bay Samir / Kozmopolitan Tiyatro