-
Oyun muazzam. Bu sezon içinde izlediğim en iyi eser diyebilirim. Zerrin Tekindor başından sonuna kadar sürüklüyor. Kuşaklar boyu kadınların uğradığı psikolojik ve fiziksel şiddeti çok çok iyi anlatan bir eser olmuş. Tekindor'un sahne hakimiyeti, flash backler ile günümüz arasına geçişleri büyük bir başarıyla izleyiciye geçiren performansı ile oyun, bilete verdiğiniz paranın çok çok ötesinde bir izleme deneyimi yaşatıyor. izlenmeye değer demiyorum, kaçırılmaması gereken bir yapıt.
-
Oyunun başından sonuna kadar düşmeyen bir temposu vardı ben çok başarılı buldum çok güçlü bir oyundu. Oyuncuların her biri mükemmel performans sergilemişler. Ben izlerken hiç kopma yaşamadım ve çok eğlendim. Enerjisi ve muhteşem göndermeleriyle mükemmel bir oyundu ! Tek söyleyebileceğim şey 2 perde yerine tek perde olsaydı daha güzel olabilirdi diye düşünüyorum etkisi daha büyük olurdu. Kısacası eğlenceli ve müthiş performanslarla dolu bu oyunu herkese tavsiye ederim , mutlaka izleyin bence. Tüm ekibi tebrik ediyorum iyi ki varsın Tiyatro !
-
Müziği ve sahnesiyle çok emek verildiği belli bir oyun. Selçuk Yöntem'in Salieri'yi muhteşem canlandırdığına ayrı bir parantez açmak gerek. Okan Bayülgen'i her zaman sevmişimdir fakat Mozart'ı; duyguları özellikle abartarak, sürekli bağırarak, karakteri canlandırmada aşırıya kaçarak oyunu gerçek dışı hale getirmiş ne yazık ki. Bu tutumunun, seyircinin oyunu yaşayarak izlemesine engel olduğunu düşünüyorum.
-
-
Öncelike Yigit Özşener için söylebilecek laf bulamıyoum; oyunun yarısını nasıl olur da bir insan işinde bu kadar iyi olabilir diye düşünmeden edemiyorsun. O akış, o hızlı ezber, o yönlendirmelere verilen fiziksel reaksiyonlar derken ağzınız açık izliyorsunuz adamı.
Bence Şahika Tekand’ın hatası da burada başlıyor;
• Oyuncu o kadar akışkan ve hızlı ki bir süre sonra söylediklerinden kopup becerisine odalanıyorsunuz.
• Hani başarılı filmler için ‘’the oscar scene’’ dediğimiz anlar vardır ya, bu oyun baştan sona Yiğit Öşzener’in ‘oscar scene’’leri ile dolu – aralıksız ve bu çok yorucu ve gereksiz. Ne seyirci ne oyuncu soluklanamıyoruz.
• Özşener’in oyun içerisinde söylemleri kıymetli ve tartışmaya/üzerine düşünülmeye değer ama hiç es vermediği için bir süre ister istemez oyun anlamaya derman kalmayan söylemlere dönüşüyor – yok her saniyesinde konsantreydim diyenin de alnını karışlarım.
• O kadar bir yükleme var ki oyun sonunda ‘’I know kung-fu’’ dememiz gerekir ama burası Matrix değil.
• Bence Şahika Hanım oyun sonunda LED ışıkların anlamına dair bir anket yapsın- izleyenlerin bazılarının hala anlamadığını, bazılarının ise ancak oyunun yarısından sonra bazı bazı anladğına iddiaya girerim.
Yiğit Bey’i en son Prometheus rolünde izlemiştim – tartışmaya açık olmayacak derece iyi oyuncu. Şahika Hanım’ın da oyunları ortalamanın çok üzerinde ama bir o kadar yorucu. Yğit Özşener bundan öte sınırlarımı zorlayabilirim diyorsa helal olsun – ben performansına ağzım açık hayran kaldım.
Son olarak bilet fiyatlarına gelelim. Adam başı 130 küsür TL verdik ve bakacak olursanız tek kişilik 50 dakika bir gösteri. Masraflar vs. derken belki kar bile etmiyorsunuzdur ama ben kız arkadaşımla tiyatroya gidiyorum ve haftada mümkümse 4 oyun =1000 TL ortalama ediyor. Kaliteli sanata ulaşmak bu kadar maddi bir yük olmamalı.
Toz / ID İletişim