12 Ocak 2024 akşamı izledim. Mecidiyeköy Büyük Sahnede misafir olan
Bursa Devlet Tiyatrosu
tarafından sergilenen ”Othello” oyunu için öncelikle söylemek isterim ki bunun klasik bir Shakespeare oyunu olmaması ve bunun hiçbir yerde (afişlerde vb) belirtilmemiş olması baştan puan kaybettirdi.
Kovalar, kovalar ????????????
Dekor kovalardan ibaretti. Ve de sıklıkla tekrar eden kum banyosundan. ⏳
Bana göre çok zorlama ve başarısız “Conversli” bir günümüze uyarlama çabasıydı. Bu durumu en iyi anlatan emojiyi seçmem gerekse “????????” olur.
Birinci perdede ki “partileme”yi anlatacak kelimeleri bulamıyorum. ???????????? ❌
İkinci perde için koltuğumda kalıp kalmama ikilemi arasında gidip gelirken emeğe olan saygımdan dolayı ikinci perdeyi de izledim. Emilia'nın Desdemona'nın ölüm yatağını hazırladığı sahneyi gerçekten beğendim. Bununla birlikte sahneden verilen yapay dumanın yoğunluğu bulunduğumuz “M” sırasına kadar geldi; bir çok izleyici öksürüp durdu.
Oyun süresinde “ışık” çok başarılıydı. Sadece Othello'nun yüzünün bir kısmının göründüğü, geri kalan her şeyin zifiri karanlıkta kaldığı sahneyi oldukça beğendim.
Oyunun sonuna doğru o kadar çok insan öldü ki, sahne mezbahaya döndü adeta. ????????
Sanırım sezon boyunca yüksek reytingli oyunları izlediğimden Othello için de beklentim yüksek oldu. Umduğumu bulamadım. ???????? Bir daha izlemek ister miyim; Hayatımın üç saati çok kıymetli. ????
Kıssadan hisse mesleki bir bilgi de paylaşmak isterim. ???? Psikolojide sanrılı kıskançlık olarak da bilinen “Othello Sendromu” vardır; psikotik bir bozukluk olarak tanımlanır.
Ufak bir notta mekan için paylaşmak isterim. Mecidiyeköy Büyük Sahne ile Torun Center Sinemaları ortak aynı fuayeyi kullanıyor. Sinemanın vazgeçilmez atıştırmalığı patlamış mısır ???? tiyatro izleyicisinin de elinde salona giriyor. Oyun boyunca yoğun bir ????kokusu, haşır huşur yeme sesleri arasında Othello izlemeye çalışmak da ayrı bir sabır istiyor. ????
17 Ocak 2023 tarihinde, Küçük Tiyatro'da izleme fırsatı bulduğum Bursa Devlet Tiyatrosu oyunudur.
Öncelikli olarak değinmek istediğim konu, bunun klasik bir Shakespeare oyunu olmamasıdır. Ve maalesef ki ilgili afişlerde ve oyunun bilgilendirici metinlerinde bu duruma işaret eden hiçbir ibare bulunmamaktaydı. Dolayısıyla ben trajedi ve romantizme doyacağımı düşünürken; hiç beklemediğim ve hesapta olmayan bir uyarlama ile karşılaştım. Açıkçası sinir olmadım ve normal karşıladım desem yalan olur. Çünkü bir insan sadece klasik bir temsil izlemek için bu oyuna bilet almış olabilir. Ve eğer ki siz metni ait olduğu yüzyıldan çıkartıp günümüz koşullarına daha uygun olacak şekilde revize ederek sahneleyecekseniz bunu seyirciye bildirmek zorundasınız. Hele ki bu metin Shakespeare'e aitse, böyle iddialı bir kurgulama yapmadan önce iki kere düşünmelisiniz.
Oyunun ilk perdesi boyunca şahit olduğumuz absürtlükler arasında 'casual' giyimli Iago'nun sahnede 'çakmak'la sigara yakması, Venedik Dükası'nın dama desenli ve Balenciaga esintili takım elbiseyle arz-ı endam etmesi, Othello savaşı kazandıktan sonra bu zafer adına verilen 'parti'de (balo değil, basbayağı parti) disko müzikleri çalması gibi gibi insanı son derece dumur eden sahneler vardı. Yani bir ara Brabantio özlem duyduğu kızını Facetime ile arayacak da akıllı telefondan görüşme yapacaklar diye beklemedim değil. Genel olarak oyuna en büyük eleştirim ve temsilden duyduğum hayal kırıklığı bu bana göre zorlama ve başarısız olan günümüze adaptasyon çabasıydı. Yani genel olarak gidişata bakınca Iago çakmakla sigara içmese, oyuncular Adidas eşofman ve Inditex grubunun son kreasyon ürünleriyle sahneye çıkmasa pek de bir şey kaybedilmezdi diye düşünüyorum. Ne kattı bunlar oyuna, izleyicinin algısında veya verilmek istenen mesajda neyi değiştirdi; açıkçası ben anlamlandıramadım. Daha öncesinde Bursa DT'den Sonum Başlangıcımdır'ı izlemiş ve hayatımda gittiğim en kötü oyunlardan biri sıfatını yakıştırmış biri olarak bu başarısız kurgularda yönetmen yardımcısı Ali Bircan Teke'nin payının büyük olduğunu düşünüyorum. Yani hiç mi kimse bu uyarlamaların kötü olduğunu, böylesi klasik eserlere gitmeyeceğini söylemiyor veya eleştiri getirmiyor; anlamıyorum doğrusu. Maalesef eskiyle yeninin, klasikle modernin bu başarısız ve zoraki uydurmasyonu sebebiyle ilk perdeden hiç keyif alamadım. Hatta ikinci kısma kalıp kalmamak istediğimi de çokça sorguladım. Neyse ki ikinci perdede konusu 16. yüzyılda geçen bir oyunun karakterlerini pullu payetli elbiselerle dj'nin ortamı coşturması sonucu pistte twerk yaparken izlemek zorunda kalmadık da konuya ve ortama daha iyi adapte olabildik.
Olay örgüsünde doğal olarak değişiklik yapılmamış olsa da nihayetinde o Shakespeare tadını alamadık maalesef temsilden. Okuyucuları çok iyi bilir ki karakterlerin monolog ve diyalogları meşhurdur. Sayfalarca birbirlerine ahlak, doğruluk ve dürüstlük temalı konuşmalar yapar ve böylece okuyucuyu nefes kesici bir iletişimin tam da ortasına sokarlar. Ama sahnede bunu göremedik, yaşayamadık ve hissedemedik ne yazık ki. Geçtim oyuncuların o iletişimi bize yansıtabilmesini, birkaç karakterin sürekli takılması ve repliğini unutması büyük toyluktu açıkçası. Lise müsameresi olsa insandır şaşabilir der geçersin. Siz Devlet Tiyatrosu oyuncususunuz ve üstelik turneye çıkmış, yakın dönemde prömiyer yapan bir oyunu tanıtıyorsunuz. O repliği unutmak, kekelemek gibi bir lüksünüz olmamalı. Hele ki Küçük Tiyatro gibi nice büyük oyuncuların sahne aldığı bir yerde böyle acemice ve kabul edilemeyecek hataları kesinlikle sıfıra indirmiş olmanız lazım.
Gecenin ve kurgulamanın tüm kusurlarını örtenler ise hiç şüphesiz "ötekiler" rolündeki Emine Irmak Bavkır, Öykü Esendemir Örük ve Ceren Kayış'tı. Temsil boyunca bizi muhteşem şekilde sahnedeki karakterin yaşadığı duygu durumlarına soktular ezgileriyle. O konuda kesinlikle hak yiyemem. Bu yeniden yorumlamada belki de tek güzel şey arkadaki bu kadınlardı. Maalesef Desdemona'yı canlandıran Rabia Tutal'ın performansını başarılı bulmadım. Bu kadar kilit bir karakteri sesi Othello'nun veya sahnedeki diğer yan rollerin arasında eriyip kaybolan biri canlandırmamalıydı kesinlikle. Yine Shakespeare eserlerindeki kadınların o tutkulu, cesur ve sözünü sakınmayan hallerinden hiçbir esinti yoktu sahnedeki Desdemona'da. Soytarı rolündeki Nergiz Acar ve Desdemona'nın nedimesi Emilia'ya hayat veren Işıl Öztürk Sehlikoğlu; repliklerinin ve rollerinin izin verdiği sınırı aşarak devleştiler sahnede. Kesinlikle çok iyi oyunculuklara şahit olduk ikisi açısından da. Othello rolündeki Nurettin Örük de aklına bir kere şüphe düşen, hayatını adadığı kadın tarafından aldatılmış olma fikriyle aklını günbegün yitiren bir adam ne kadar iyi canlandırılabilirse o kadar iyi ve başarılı şekilde hakkını teslim etti rolünün. Maalesef Iago'nun makamına ve namına göz diktiği Cassio'yu da daha göz dolduran, sahneye ve role daha hakim biri canlandırabilirdi.
Aslında oyunun eksiklileri yoğunlukta olmasına rağmen az önce de bahsettiğim gibi temsil boyunca bizleri yalnız bırakmayan ötekiler ve ikinci perdede arşa çıkan metaforik performanslar temsilin imajını son dakikada kurtardı. Emilia'nın Desdemona'nın ölüm yatağını hazırladığı sahne, Othello'nun ihanete uğradığını öğrenince Iago'nun dilini kestiği ve akabinde intihar ettiği sahnelerin aktarımı kesinlikle çok iyiydi. Dekor sabit ve görece sönük olmasına rağmen sahnedeki her şeyin etkin kullanılması bu açığı kapattı. Ha bu arada ışık tasarımı da kusursuzdu. O konuda emeği geçen Sinan Mahçup ve Burak Türk'ü anmadan geçmek olmaz. Hele ki sadece Othello'nun yüzünün bir kısmının göründüğü, geri kalan her şeyin zifiri karanlıkta kaldığı bir sahne vardı ki inanılmaz bir manzaraydı. Çok çok başarılı kurgulanmıştı.
Yani demem odur ki; çok daha başarılı ve metnin ruhunu, özünü daha iyi yansıtan bir temsil kesinlikle mümkündü. Marjinal olma gayesiyle yola çıkıp klasikle çağdaşın başarısız bir füzyonunu izleyeceğime klasik tiyatronun sınırlarından çıkmayan bir sahnelemeyi tercih ederdim. Yine de üç saat boyunca kesintisiz bir performansla seyirci karşısında kalmak büyük bir emek gerektirdiği için olumsuzlukları elimden geldiğince görmezden gelmeye çalıştım. Bir daha izlemek ister miyim bu temsili; hayır. Herkesin mutlaka en az bir kere izlemesi gereken bir temsil miydi peki; ondan da pek emin değilim. Potansiyelinin çok altında ve gereksiz yere macera yaratılmak istenen bir oyundu.
Şu an Shakespeare'in ruhuna lokma döktürmeye gidiyorum. Çünkü mezarında dün gece ters döndüğüne eminim. Hayatımda ilk defa bir oyunu ara olmasını beklemeden çıkmak durumunda kaldım. Çok fazla modernize edilmiş oyun izledim ama bu oyunu modernize edilmiş oyunlar arasına koyamayacağım maalesef. Hatta bu oyunu unutmak ve kitabına yeniden başlamak, filmlerini oyunlarını tekrardan izlemek ve aklımdan silmek istiyorum. O kadar çok yapılmış olması için yapılan şeyler vardı ki. Bir oyuna istediğiniz gibi her şeyi eklemek modernize etmek değildir. Arkada salıncakla sallanan sözde kafa sesini canlandıran kızlar sahneye ne kattı mesela veya disko sahnesinde twerk yapan kız veya metal kovaya kafa atan kişi veya erkek birine kadın kıyafetleri giydirip adamı kucaklayıp götüren o adam. Ne kattı söyler misiniz? O kovalar indirip kaldırmanız, başka yerlere çekiştirip oturmanız bu oyuna ne kattı? Lütfen bana bunu söyler misiniz? Bu oyuna ne kattılar? Gerçekten bunu bilmek istiyorum. Çünkü bir şeyi modernize ediyorsanız onun oyunun gidişatına bir şey katması gerekir. Yani Shakespeare'in trajedisi olan Othello'sunda güldür güldür sahnesindeymişiz gibi gülmemiz mi beklendi? "Shakespeare'i beyninizde 3 dakikada nasıl öldürüyoruz. İzleyin ve görün." Bence oyunun sloganı kesinlikle bu olmalı.
Othello / Bursa Devlet Tiyatrosu