“Yazı oyunun içeriği hakkında detay veriyor. Bunu dikkate alarak okumaya devam etmenizi öneririm.”
Oyunda ilk sahnede çocukları görüyoruz. İkisi arasında eğlenceli diyaloglar ve çocuk oyunları sürerken bir yandan da dışarıda babası ve annesinin gizli kapaklı konuşmaları olduğunu ifade ediyorlar. Kardeşlerden küçük olan bu durumdan etkilenmiş görünmekle beraber durumu istemsizce kabullenmeye çalışıyor, çoğu kez olumlu tarafından bakıyor. Yaşanan olumsuz durumların o an için farkında değil, sürekli oyun oynamaya meylediyor. Annesi ile babasının arasında süregelen sürtüşmenin devamında anne odaya girdiğinde çocuklarına babalarının başka bir kadınla gittiğinin haberini veriyor. Bunu söylediğinde çocuklardan ufak olan neredeyse mutlu zira köşkte yaşayacaklarını söylüyor. Kendini buna hazırlamış ve havuza girmenin hayalini kuruyor. Abisinin kendisine yardımcı olmak istediği, arka çıktığı anlar var. O aslında babasını epey özlemiş vaziyette, bunu da babasına ait sakladığı kazaktan anlıyoruz. Bununla beraber hırçınlaştığı bir an var, ailesini bir arada görmeyi istediğini anladığımız o an duyguların dışa yansımasıydı ve güzel bir sahneydi. Bu noktada iki çocuk da babaya özlem duyuyor. Anne tekrar odaya geldiğinde elinde hediye kutusu var ve onu kocasının birlikte olduğu kadına hediye etmek istiyor. Çocuklarla birlikte gönderecek, çocuklar bunun güzel bir şey olduğunu seziyor ve annelerinin bu yaptıklarını destekliyor. Hatta küçük bir not da yazıp iliştiriyorlar. Anne bu aşamada güçlü kadını oynamaya başlıyor. Çocuklarına olan sevgisini baskın bir edayla söylüyor fakat biz ondan çoktan şüphe ediyoruz. Zaten sonda da kadının gittiğini söylüyor. Çocuklarına verdiği içecekler onların hayattan kopmasına sebep oluyor ama anne yine ısrarla sevgisini dile getiyor. Çocuklarını o kadar çok seviyor ki kocasıyla dahi paylaşmak istemiyor, bu kıskançlık başına dert oluyor. Burada kilit nokta karakterimiz bencil mi, tutkulu mu yoksa egolu mu? Bunların cevabı bizde. Bana kalırsa sadece kör bir bencillikten bahsedemeyiz, özgüveni sarsılsın istemiyor, bununla beraber bağırarak varlığını gösteriyor. Kendi canını yakacak kadar kendine güveniyor, vazgeçilmesini hata görüyor.
İntikam duygusuna ise ayrıca değinmek gerekir. O kadar güçlü ve şeffaf bir his ki net olarak ifade edilebiliyor. Diğer duygular gibi belirsiz ifade edilebilen bir his değil. Söz konusu intikam ise insanlar sınır tanımaz hale gelebiliyor. Göz ardı edilmemesi gereken ender duygulardan olabilir. Bu duyguyu aşmak yerine büyütürsek kocaman bir dağ olup çevremizdeki herkesi yok edebiliriz, elbette sevdiklerimiz de dahil.
Anne karakterinin göz alıcı kolye ve bileklik takması kendisini ön planda tutmayı seven kişi imajı veriyor, diğer kolundaki dijital saat ise Medea’nın modern zamanlarda gezindiğini gördüğümüz bir materyal belki de.
Annenin temsil ettiği Medea’yı daha dingin görmekle beraber karakter bu yaklaşımını medeni gösteriyor. En azından modern dünyaya ayak uydurabildiği gözlemleniyor. Çocuklar ekseninde dönen ve onların gözünden hikaye anlatıcılığı yapan metin aslında doğru ya da yanlış olanı göstermek gibi keskin sonuçlardan ziyade duyguları sergiliyor. Çocukların ön plana çıkan saflığı ve eğlenceli dünyası ile yetişkinlerin bir o kadar ciddi ve planlı anları çakışıyor. Yaşanan tüm olumsuz anların farkında olan çocuklar yine de yaşadıkları andan keyif almaktan uzaklaşmıyor. Annelerinin örtbasıyla beraber hislerin kıstırıldığı bir akış var. Oyundaki performanslar dikkat çekici, oyuncular arasındaki enerji keyif verici. Bu oyuna gidip kendinize bir güzellik yapabilirsiniz.
Oyunu daha anlaşılır kılmak için girişte sunulan ilk sahne ile oyun nasıl ilerleyeceğini izah ediyor. Devamında neredeyse sorgulamaya gerek kalmadan bir çiftin hayatlarına tanıklık ediyoruz. Bunu yaparken erkek karakterimiz ileri doğru akan zamanda, kadın karakterimiz ise geriye doğru akan zamanda ilişkiyi gösteriyor. Başından itibaren Pelin Akil’in hayat verdiği kadın karakterimiz oyunu domine eden bir üslupla ilerliyor ve seyirciye karşı gösterdiği gözle görülür etkileşim ile verdiği hissi artırıyor. Rolünü büyüterek oynaması oyuna katkı sağlamış ve performansı daha göz alıcı duruyor. Akil’i oyuna yön veren ve ritmi elinde tutan kişi olarak görüyoruz, bu katkıyla seyircinin odağının dağılmadan kalmasını sağladığını anlıyoruz. Mehmet Aykaç oyuna konsantre olmuş ve oynadığı karakter ile bütünlük sağlamış, bu hissi tümüyle seyirciye veriyor.
Oyun konusu gereği çok farklı bir his yaratmıyor, süregelen akışta biz ne ölçüde gideceğini biliyoruz, bu da seyirciyi müzikal olmasıyla beraber oyuna odaklanmaya itiyor. Sonuç olarak aslında aklımızı karıştırıp hile yapmadan temiz bir şekilde sahneleniyor.
İki oyuncunun arasında rahatsız edici bir uyumsuzluk var, karakterler arası değil, gerçekten oyuncular arasında bunun olduğunu düşünüyorum. Belki aralarındaki bu uyumsuzluğa bağlı ortaya çıkan çatışma dile gelmemiş bile olabilir. Fakat sahne önünde bu hisse kapıldım. Tuhaf olan kısım ise, bahsettiğim gerginlik elbette oyuna sirayet ediyor ve seyir keyfini artırıyor. Bu arada gerçekten oyunu iyice sindirip bu zıtlaşmayı bilinçli de ortaya çıkarmış olabilirler, velev ki öyleyse oyunculara büyük saygı duyulması gerekiyor. Tabi bu benim iyi niyetli yaklaşımımdır.
Ayrıca Akil’in şarkı söylediği esnada rol gereği nefes nefese kaldığını iştahlı biçimde göstermesi ve hissettirmesi rolü daha da doldurdu. Bu örnekte olduğu üzere şatafatlı oyunlarda iyi oyunculuğun üstüne koyup detaylarla parlatılmasını seviyorum. Tiyatro sahnesi böyle oyunculukları kaldırıyor demekten öteye geçeceğim, böylesine ihtiyacı var bence.
Performansları kenara bırakıp biraz da oyuna dönersek, ilişkilerinin önemli anlarını gözler önüne seren çift tanıştıkları andan ayrıldıkları ana kadar her detayı sergiliyor. Bunu yaparken durumdan ziyade yaşanan anları göstermekle yetiniyorlar. Oyunun anlatım biçimini bayağı ve sıradan buldum. Yazarın gözünden bir ilişkiden kesitler gördük fakat buna farklı bir bakış açısı katması beklenebilirdi. Metnin orijinali eski zamanda yazılmış olsa da buraya sadık kalmak modern tiyatro için yetersiz geldi. Daha iyiyi görebilecekken bu şekilde sahnelenmesini olumsuz değerlendireceğim. Son olarak bir konuda yazacağım. Başka oyunlar hakkında yazarken hiç özel olarak yorum yapmadığım ışığa değinmek isterim. Oyundaki ışıklar o kadar başarılı ki adeta sahnenin kalitesini artırıyor. Daha önce bütünden bağımsız aklımda kaldığı hiç olmamıştı. Işık tasarımcısı Ayşe Sedef Ayter’i ve sahne arkası ekibi de bu sebeple kutlarım.
Genel olarak “Rota Yeniden Oluşturuldu” sevgiyi, kıskançlığı, bıkkınlığı, taşkınlığı ve aşkı pervasızca gösteriyor. Oyunda sahne performansları size keyif verirken, müzikal olması vesilesiyle güzel bir akşamı da geride bırakmış olacaksınız.
Medea / Dor Productions