Oyun bizi toplum gerçekleriyle yüzleştirmek üzere kurulmuş bir dinamiğe sahip. Üç farklı hayat var ve bu karakterlerin bize göstermek üzere olduğu aslında mutlu başlayıp kötüye giden hayatlar.
Televizyonlarda, sosyal medyada gördüğümüz toz pembe hayatlara herkes sahip değil, hatta birçoğumuz bu hayatların uzağında oyundaki dertleri birebir yaşamak zorunda kalıyoruz. Toplumun bir yerinde insanlar ötekileştiriliyor, dertlerle boğuşuyor, sahip olduğu bu dertlerin altında eziliyor ve yakın çevresinden gördükleri baskılarla hayata tutunmaya çalışıyor.
Oyun bize bu noktada bahsettiğim hayatları romantize etmeden, direkt gösteriyor. Hatta çok fazla uzatmadan yerli yerinde hazırlanmış kurgusuyla düzgün bir şekilde ifade ediyor. Böyle oyunlar vermek istediği mesajları bazen çok fazla süsleyip seyirciyi yanına çekmek ister, bu da bana çok doğru gelmez. Zira seyirci zaten yorumlayacağı ve almak istediğini alacağı üzere koltukta oturuyordur. Bu oyunun sevdiğim yönü de yalın diliyle bu durumdan uzak kalması oldu, yaşanan ve yaşanmakta olan durumları sergileyip devamında yapacağımız yorumlamayı bize bırakmış.
Oyunun temelinde kıskançlık ve zorbalığa maruz kalmış karakterlerin hayatlarını görüyoruz. Tüm bu yaşadıkları baskıyla beraber içten içe haykırmak isteseler bile toplum kodları onların elini kolunu bağlıyor, “sen sessizce yaşamaya devam et” diyor. İşte bu sıkışmışlığı düzgün bir dille göstermek ise meziyet. Bu meziyeti iyi bir şekilde kullanan oyunun yazarı ve oyuncusu Hamza Efe, kurguyu da çok güzel tasarlamış. Oyun akışında bizi şaşırtacak anlara tanıklık etmemize vesile oluyor. Sahnede kendisine eşlik eden Damla Köse ve Rüya Uzun ise tüm bu oyun dinamiğini iyi kavramış ve bu bağlamda güzel performanslar sergiliyorlar. Damla Köse’nin oynadığı karakterin küçük yaşta güç aldığı baba figürüyle beraber kendini mutlu hissetse de ergenliğinde maruz kalacağı yeni baba figürüyle sarsılıyor. Belki de bu hayattan kurtulmak için sığınacağı ve kendisine kol kanat gerecek bir hayat arkadaşı arayışıyla devam etse de bundan uzak bir hayata yelken açıyor.
Rüya Uzun’un karakterinin ise kapalı kapılar ardında yaşadığı zorluğun ve sönük hayatında çektiği çilenin ileriki yaşlarındaki kaderine haberci olduğunu görüyoruz. Hamza Efe’nin karakterine dönüp bakarsak, babasının kaderi, onun kaderini çiziyor bir nevi. Keşmekeş bir hayatın içinde savrulup sonunda prangalarından kurtularak yeni bir hayata yelken açıyor fakat sonraki hayatı onu belki de babası yapıyor.
Hayatı kendimiz mi çiziyoruz yoksa zaten çizilmiş hayatı mı yaşıyoruz?
Sezonu bitirse de henüz taze olan bu oyunu gelecek sezon için planlayabilirsiniz. Bu oyunu keşfedip seyretmek kendinize yapacağınız nadide bir iyilik olacaktır.
(Instagram hesabımda, gidebileceğiniz tiyatro oyunlarını ve sergileri sürekli olarak fiyat, konum gibi tüm detaylarıyla topluca listeleyip paylaşıyorum. Takip edebilirsiniz. Instagram: @ugurrsavas)
Martı Mıyım? / Tiyatro BeReZe