Çok üzgünüm ama hiç sevmedim. Zoraki gülen bir seyirci kitlesiyle izledim. Evet, bir emek var ortada illâ ki ama ne yazık ki beğenemedim, zaman geçsin diye dua ettim hep. Olmamış :(
Barış Atay ve Bülent Emrah Parlak’ın interaktif performansları olan “Sabotaj” temsilini 21.11.2025 tarihinde Büyükçekmece AKM Bedia Muvahhit Salonu’nda izledim. Öncelikle temsile gitmeden önce bunun bir tiyatro oyunu olmadığının, bir talk-show tarzında ve interaktif bir gösteri olduğunun bilincinde gittim. Ve gitmek isteyenlere de bunu hatırlatmak isterim… Normalde bu tarz gösteriler pek benlik değil, bunu dün bir kez daha anlamış oldum aslında. Normalde Barış Atay’ın tek kişilik gösterisi olarak başlayan proje, sonrasında Bülent Emrah Parlak’ın da devreye girmesiyle daha çok güldürme amacı üzerine inşa edilmiş bir proje olmuş, kendileri de zaten bunu başta belirtiyorlar. Başlarda günümüzün kanayan yarası haline gelmiş ve de kronikleşmiş olan politik gündemimize göndermeler yapmalarını çok sevdim. Çünkü geldiğimiz dönemde ne yazık ki düşüncelerimizi hür bir şekilde ifade edebildiğimiz mecralar olmadığı ve olduğu zaman da bunların yaptırımlarıyla karşılaşma riskinde olduğumuz için biraz nefes aldırdı bu göndermeler bana. Barış Atay’ın oyuncu kimliğinin yanında bildiğimiz siyasî deneyimi ve kimliğinin de desteğiyle ilerleyen karşılıklı söyleşi, sonrasında ne yazık ki Türk toplumunun vazgeçemediği alışkanlıkları, biraz Anadolu, biraz yaşlılar, dinî konular, gelenekselleşmiş kalıplar, ateistler, trans bireyler vs derken konu fazlasıyla dağıldı. Burada maalesef kendi tabirimce “Cem Yılmaz’cılık taklidi” yapıldı. Kendilerinin de belirttiği gibi; komedi bir temsil icra etmek çok zor bir meziyettir. Güldürmek ve bunu sürdürmek önemlidir ki o zaman yaptığınız işin hem kıymeti bilinsin, hem de siz karşılığını görebilin. İzahı olmayan şeylerin mizahı olur diyerek izahı edilemeyen içler acısı durumların mizahını yaparken pek eğlendim, daha doğrusu ağlanacak, acınacak hâlimize kahkaha attık tüm seyirciler olarak. Düşününce ne kötü bir durum ama diyorum ya; biraz özgürce nefes alabildik bir nebze de olsa. İlk 45 dakikasında gayet güzel eğlenirken ve düşünürken; sonrasında ne yazık ki ben bağımı kopardım. Çünkü birbiriyle bir komposizyon ilişkisi barındırmayan, dağınık ve çarpık konular üzerinden güldürülmeye çalışılması ve bazı izleyiciler tarafından da tuhaf bir şekilde gülünmesi bana absürt geldi. Sabotaj ismiyle yola çıkılan bir temsilde, bunun kelime anlamını bütünüyle dolduracak cinsten espriler, göndermeler ve bir söyleşi beklerdim. Devamında seyirciye mikrofon uzatılmasıyla interaktif şekilde de ilerleyen temsil; 1 buçuk saatlik sürenin ardından sona erdi. Bülent bey ve Barış beyin aralarındaki genel uyumu sevdim; birbirlerinin kelimeleri arkasından devam etmeleri fazlasıyla ezber hissiyatı veriyordu; birçok yerde bahsedilen konuyu destekleyecek arka barkovizyonda görseller yer alıyordu. Bu arada Avrupa turnesinden yeni dönmüşlerdi, ilk gösterimi Büyükçekmece’de yapmaya karar vermişler. Aslında böylesine turne yapacak ve ilgi görecek bir iş olduğunu düşünmezdim. Yine de sektörde tutunacak bir dal misali olarak gördükleri Sabotaj temsili; umarım her iki oyuncuya da umdukları konumu ve iş fırsatlarını karşılarına çıkarır. İçeriği sebebiyle biraz zor olduğunu düşünmekle beraber umudu yitirmemek gerektiğinin de altını çiziyorum. Keyifli bir akşam geçirmek isterseniz size umduğunuzu vaad edeceğini düşünüyorum. Teşekkürler…
İzlediğim tiyatro, müzikal, bale ve opera temsillerini kendimce yorumladığım güncel paylaşımlarıma Instagram’da @metinler.sahneler hesabımdan ulaşabilir, ilgileniyorsanız takibe alabilirsiniz!
Çağan Irmak imzalı “Palamut Zamanı” oyununun henüz ikinci temsilini 23.11.2025 tarihinde Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde izledim. Prömiyer günü başka bir etkinliğimle çakıştığı için prömiyerine gidememiştim fakat hemen ikinci temsiline programımı ayarladım. Öncelikle belirtmek isterim ki; beklentimin çok çok üzerinde, muazzam bir işle karşılaştım. Sahneye ilk girdiğimde o dekor beni başta büyülemişti zaten. Çok sıcak ve çok samimi bir ev dekoru ile üst katında bulunan flû bir ikinci dekor karşıladı bizi. Üst katındaki dekorun ne işe yaradığını merak ediyordum doğrusu. Oyunun ilerleyen sürelerinde bu iki dekorun kullanımıyla, öylesine incelikle işlenmiş bir rejiyle karşılaşacağımı henüz bilmiyordum… Hayatlarında hiç karşılaşmamış ama karşılaşması gereken iki kadının öyküsünü izliyoruz. Karşılaşmaları sonucunda kaderlerinde nasıl dönüm noktaları yarattığını, birbirlerine kattıklarını ve birbirlerinin yazgılarını nasıl farklı kıldıklarını izliyoruz. Çağan Irmak muazzam bir metinle karşımızda. Reji koltuğunda da hünerlerini gösteriyor, sinema sektöründeki başarısından sıkça adından bahsettiren ve Türk sinema sektörüne katkıları büyük olan usta Çağan Irmak’ın ilk tiyatro deneyimiymiş. Bence kesinlikle devam etmeli… Henüz çok genç, kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Burcu Beklan isimli genç bir oyuncunun erkek arkadaşı tarafından sosyal medyaya 18 görüntülerinin ifşa edilmesinden dolayı menajeri Oylum ve şöförü Muzaffer’in yardımlarıyla Muzaffer’in eskiden beri tanıdığı bir arkadaşının evine geçici süreliğine; gündemden ve sosyal medya teröründen saklanmak amacıyla sığınmasını konu alıyor oyun. O kadın ise; Muzaffer’in çok eskiden film sektöründen tanıdığı, birlikte çalıştıkları eski arkadaşı Nermin hanım. Burcu’nun Nermin’in evine sığınmasıyla başlayan serüven; birbirlerini tanıdıkça birbirlerine nasıl yol arkadaşı olacağının en mutlak habercisi oluyor adetâ. Sonrasında eski sektör lakabı “Leyla Yatıran” olan Nermin’in hayat öyküsünü izliyoruz. İzlerken yukarıdaki katta flû şekilde geçmişi nostaljik şekilde aktarıyorlar, çok ince düşünülmüş, özgün bir detay olmuş bu. Gerçekten hayran kaldım. Tıpkı bir sinema filmi izliyormuşuzcasına akan bir oyundu. Çağan Irmak; sinema sektöründeki başarısını tiyatroya aktarırken tüm hünerlerini o metrekareye sığdırmayı başarmış. Nermin; geçmişiyle barışık fakat içinde uhte kalmış bir kadın. Sokak hayvanlarını besleyen, sürekli evin içinde eşinin hayaletiyle sohbet eden, bir o kadar yalnızlığından bunalmış ama buna alışmış, hayat dolu bir kadın. Ayda hanım çok güzel hayat vermiş Nermin karakterine. Fakat; Alina Boz da Burcu karakterinin çok iyi üstesinden gelmiş, dersine çok iyi çalışmış bir genç oyuncu var karşımızda. İkisinin uyum ve frekansı hissediliyor. Birbirlerinde hayata dönüş biletini bulan her iki kadının ilham veren öyküsüyle birçok mesaj veren bir oyun izledik. Günümüz dijital çağında sosyal medyanın hayatımıza nasıl işlediğini ve en ufak olası durumda, aslında bu sosyal medya teröründe her birimizin topun ağzında olduğumuzu tekrardan hatırlattı bizlere. Palamut Zamanı; yüzleşirken cesaret bulmayı öğreten, asla pes etmemeyi savunan, yeni karşılaşmaların kaderimize nasıl yön vermeye başladığını hatırlatan bir oyundu. Tüm seyirciler ayakta alkışladık. Eminim yolu çok uzun olacaktır. Tüm emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum…
İzlediğim tiyatro, müzikal, bale ve opera temsillerini kendimce yorumladığım güncel paylaşımlarıma Instagram’da @metinler.sahneler hesabımdan ulaşabilir, ilgileniyorsanız takibe alabilirsiniz!
Çirkin / Bakırköy Belediye Tiyatroları