Hira Tekindor’un olağanüstü incelikle dilimize kazandırdığı Ben Çoktan Gidersiniz Sanmıştım, Türkçede yalnızca bir çeviri değil, adeta yeni bir metin olmuş. Tekindor’un çevirisi, metnin katmanlı yapısını bozmadan Türkçenin ritmine, ruhuna ve ironiye yatkın dokusuna ustaca oturtulmuş. Bu başarıyı ilk cümleden son nefese kadar hissetmek mümkün. Gelelim Hakan Kurtaş’a… Ne desem eksik kalacak gibi geliyor ama yine de deneyeyim: Bu bir oyunculuktan fazlası, sanki bir deneyimdi. Duygular arasında öyle yumuşak, öyle sürükleyici geçişler yaptı ki bazen gözümden kaçan bir mimiği kalbimde hissettim. Sorduğu sorularla içime doğru bir kapı araladı, sonra o kapıdan girip beni orada yalnız bırakmadan, tekrar usulca kolumdan tutup çıkardı. Bunu hem o kadar sahici hem de o kadar incelikle yaptı ki, her anına hayran kaldım. Hakan Kurtaş bu monologda sadece bir karakteri değil, içimizin karanlık odalarında yankılanan tüm sesleri sahneye taşımış. Ancak işte tam burada, büyüyü bozan bir “gürültü” var: Dijital yapım, TV izleyicileri. Hakan Kurtaş’ın popüler dizisinden gelen geniş hayran kitlesi, ne yazık ki tiyatro salonuna da taşınmış – ama tiyatronun ruhunu, oyun kavramını, monologun doğasını tanımadan, bilmeden. Oyuncunun sahnede bir metni canlandırdığını bile idrak edememiş onlarca kişi… Tiyatronun kutsal sessizliğini sosyal medya story’leriyle, fısıltılarla, sahneye “göz süzen” tavırlarla delen bir kalabalık. Bu izleyici tipiyle karşılaşmak, insanı tuhaf bir ikileme sürüklüyor. Bir yandan “ekran başından gelen seyirci tiyatroyla tanışıyor” diye umutlanmak istiyorsunuz, ama öte yandan o karşılaşmanın içeriği boş, hatta kimi zaman oyuna saygısızlık boyutunda. Kurtaş’ın fiziksel cazibesine –ki buna “yakışıklılık” demek sahiden de sığ kalıyor; bu daha çok karizmayla sanatın kesiştiği bir çekim gücü– takılıp kalanlar, tiyatronun büyüsünü değil yalnızca bir yüzü izlemeye gelmiş gibiydiler. Kapanışta, elimde büyülü bir metin, olağanüstü bir performans ve ne yazık ki hak ettiği atmosferi bulamamış bir tiyatro deneyimi kaldı. “Ben Çoktan Gidersiniz Sanmıştım”, hâlâ zihnimde yankılanıyor; keşke herkes o yankıyı duyabilseydi.
Gürgen Öz'ün Instagram'daki sarkastik, gündem eleştirisi reelslarını görmüşseniz, bu oyunun onun tarafından yazıldığını anlayabilirsiniz. O videolardaki görüşlerinin dört başı mamur bir oyun metnine çevrilmiş haliydi. Bu kadar içi dolu ve tam isabet tespitlerin yer alacağını düşünmüyordum.
Bizim toplumumuzda sınıf çatışması yoktur, denir. Görünürde, açık bir şekilde bu hissedilmese de, yani sıradan bir vatandaşın kolay kolay yapamayacağı bir tespit olarak herkesin gözü önünde olmasa da bu, önemsiz gözüken birçok jest ve mimikte, farkında olmadan söylenen ve söylenen kişinin anlamamasından dolayı sorun yaratmayan sözlerde kendini gösterir.
Bu oyunda, karşımızda, bunu anlayan bir işçi sınıfı mensubu kişi vardır ve kendini aydından sanan psikoloğumuza 'kibarca' dersini verir. Bunu yaparken, hem ülkemizin hem de ikili ilişkilerimizin tahlillerini yapar ve asıl sorunlarımızın neler olduğuna dair tespitlerde bulunur. Bunlar bana göre yerinde tespitlerdi.
Oyun hem bu tarafıyla hem de ara ara su yüzüne çıkan güncel siyasi eleştirileriyle politik bir oyun. Bunu yaparken, biraz fazla didaktik olurken, toparlamayı da biliyor.
Oyunun metni için söylediklerimi, oyunun mizanseni hakkında söyleyemeyeceğim. Çünkü neredeyse hiç yoktu. Oyunun bir aşamasında, iki kişi gelmiş ve bize bir sempozyumda karşılıklı konuşuyorlarmış gibi hissettiriyor. İki oyuncu da oyunun neredeyse tamamında sandalyede oturdular. Konuşmaları takip ederken bazen dikkatinizi toplamanız gerekiyor. Bir oyun olduğunu unutup, sıkıcı bir konunun konuşulduğu bir yerdeymiş gibi hissediyorsunuz.
Sahnedeki iki sandalyeyle birlikte başka bir koltuk ya da benzer bir alan yaratılmış olsa ve bir mizansen eşliğinde konuşmalar aksa, çok daha etkileyici bir oyun olacağını düşünüyorum.
Aşkın Şenol'un hem oynadığı karakterin hem de Aşkın Bey'in bu karakterle çok daha büyük bir potansiyeli var. Canlandırdığı kişilik bölünmesini, sağlanacak farklı dekorla ve karşılıklı fiziksel etkileşimleriyle daha iyi bir yere taşıyabilir. Bunu zenginleştirmeye dair yaptığı birkaç jest ve mimikler bence yetersiz kalıyor.
Gürgen Öz'ün oyunculuğu gerçekten iyiydi. Söylediği cümlelerin ağırlığını taşıyabilen ve yükseldiği anlarda zayıf kalmayan ve inandırıcılığı düşmeyen bir oyunculuk sergiledi. Yazar olarak da büyük bir potansiyeli olduğunu kanıtlayan bir oyun. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Tavsiye edilir.
Ben Çoktan Gidersiniz Sanmıştım / ID İletişim