-
Oyunu ocak ayında Mecidiyeköy Stüdyo Sahne'de seyrettim. Oyunculuğu ve dikkati çeken renkli kokteylleri ile iyi bir oyun izliyorsunuz.
Oyunda "Susan" karakterinin yolculuğu bir "Anımsama Terapisi" (Reminiscence therapy) niteliğinde. Anımsama Terapisi, Susan'da olduğu gibi bütünsel iyi olma (wellbeing) durumuna olumlu katkıda bulunuyor. İlerleyen yaşlar için iyi bir yöntemdir bu ve genelde gezi değil geçmişe ilişkin fotograflar, videolar, şarkılar ve objelerin önemli hatırlatıcılar olarak kullanımı önerilir.
-
Oyunu ocak ayında Mecidiyeköy Büyük Sahne'de seyrettim. Daha sonra oyunun metnini de okudum. Oyuncuların metne oldukça uygun ve iyi bir performans göstermiş olduğu kanaatindeyim. Peki oyun metni iyi miydi? Ne yazık ki oyun metni çok iyi değildi ve bu nedenle izlediğim oyunu çok beğenmedim. Yazarın yazdığının aksine (yazar bu yemeği sevenlerin oyunu sevmeyeceğini umuyorum diye yazmış) düdüklüde kıymalı bamyayı da yemek olarak beğeneceğimi sanmıyorum. 1980-90 arasındaki siyasal, ekonomik ve toplumsal değişimi bir grup küçük burjuva kadının yaşamına eleştirel bir yaklaşımla anlatmak çok etkili olmuyor. Çünkü tanımlanan o kitlenin değerleri ve hayat stili 80 öncesinde de hemen hemen öyleydi. Yine de oyunda "Fahrettin" karakterinin sarkastik, ironik ve sivri dilinden çıkan ve benim de katıldığım bazı önemli saptamalar olduğunu belirteyim. Oyunda "Fahrettin" karakterinin konuşmaları kadar "Nilgün" karakterinin arkadaşı "Hasan" ile yaşadıklarına da özellikle dikkat etmenizi öneririm.
-
Oyunun ilk perdesini mayıs ayında İstanbul AKM Opera Salonu'nda izledim. İkinci perdesini izlemek için zamanım, sabrım, dikkat ve enerjim yetmedi. Sadece benim değil başka seyircilerin de...Bence bunun nedeni tiyatro değil, kitap. Çok sayıda karakter, çok fazla diyalog, uzun bir intikam öyküsü, hileler-entrikalar, iyiler-kötüler, aşırı sembolikleştirme...Yazarın kuruluş dönemi Osmanlıları ile dönemin batı ve doğu insanlarını kıyaslayarak kendi görüşüne göre "Asya Tipi Üretim Tarzı"nın yararı ve "Adil-Kerim Devlet" tezini yansıttığı ve çok tartışılmış bu eseri aslına sadık kalındığında zaten bir tiyatro uyarlaması olarak ancak böyle oynanabilir. Ama bir tiyatro eseri olarak bu metni ve oyunu izlemek çok fazla odaklanma gerektiriyor. Önerim oyunun tercihen hafta içi saat 20.00'da başlaması yerine daha çok hafta sonu oynanması ve daha erken saatte (15.00 veya 16.00 gibi) başlamasıdır ki bu kadar tiyatro insan emeğine tanıklık edebilecek dikkati, konsantrasyonu, uygun zamanı ve izleme motivasyonu yüksek bir seyirci kitlesi olabilsin.
-
Oyunu nisan ayında İstanbul AKM Tiyatro Salonu'nda izledim. Süreyi biraz kısa bulmuştum. Ama sonra bu oyunun bir üçlemenin (Ateş, Savaş ve Bayrak) ilk bölümü olduğunu öğrendim. Oyuncuların performansları çok başarılıydı. Oyunun en unutulmaz yanı anlamlı sözleriyle birlikte çok güzel olan final şarkısıydı. Şarkıdaki gibi "yüz yaşındaki o ateşi kalbinde hisseden" tüm seyirciler tempo tutarak oyunu ayakta alkışladılar.
-
Oyunu dün House Of Performance Ana Sahne'de izledim. Oyun metni ve oyunculuk çok çok iyiydi. Metnin her satırı ve oyunun her adımı derin bir gözlem ve düşünce sürecini yansıtıyordu. Yetenekleri ve bu yaratıcı çalışması için İlayda Abay'ı kutluyorum ve oyunun daha çok seyirci tarafından izlenmesini diliyorum.
---Spoiler içerir---
---Spoiler içerir---
Oyunun adı "Mutlu Bir Romanın Hayallerinin Hikayesi" de olabilirdi. Mutlu Sevda'nın aşık olduğu kişiyle evlenme hayali var, kuaför dükkanı açma hayali var, kızkardeşinin hemşire olup lojmana yerleştirilmesi hayali var...
Ağabeyinin lojistik ulaşım sektörü işi, ağabeyinin düğünü, ninesinin gezenteliği öyküleri çok güldürürken Almanyalı Hasan'ın topal Hasan haline geliş nedeni insanı çok öfkelendiriyor, okulda öğretmenin evden getirmesini istediği şey hikayesi insanın içini acıtıyor.
Ötekileştirmeye, stigmatizasyona karşı empati ve hümanizmin yükselmesi gerekiyor. Sosyokültürel ve ekonomik olarak dezavantajlı bireylere özellikle iyi bir eğitime ve bir meslek öğrenmeye ulaşma fırsatının sunulması gerekiyor. Oyunu izledikten sonra bunları bir kez daha düşündüm.
Tek Başıma / İstanbul Devlet Tiyatrosu