-
Oyunu önceki gün Mecidiyeköy Stüdyo Sahnesi'nde izledim.
Oyuncuların performansları çok iyiyken konuyu ilk izlemede tam anlamak çok zordu.
İnsanların kötülüklerinin tanıkları olan iki katı atık toplayıcısının hikayesi gibi ama çok daha fazlası...
-Spoiler içerir--
-Spoiler içerir--
Bu bölümde iki gün önce yazdıklarımı metni okuduktan sonra sildim, çünkü orjinal metin farklılıklar içeriyordu. Oyundaki metaforlar ve anlatılanlar için metni bulup okumanızı öneririm. Metni okuduktan sonra metinle izlediklerinizi karşılaştırın. Ben oyun sahneye konulurken metnin gücünün iyi yansıtılamadığı ve bazı şeylerin iyi anlatılamadığı kanaatindeyim.
-
Modern insanı ve tabii ki kendi özümüzden bir parçayı yansıtmak için sahneden bize ayna tutan bir oyun... Oyun için yapacağım en yerinde tabir bu olurdu sanırım.
Öncelikle Şehir Tiyatroları'nı 10 yıl önce yazılan ve yeni olarak sayabileceğimiz böyle kaliteli bir metni repertuvarına alıp sahnelediği için tebrik etmek gerek. Kurum bazında sezonun en eli yüzü düzgün oyunlarından biri olduğu kesin ve uzunca bir süre de seyircisi tarafından sahipleneceğine kesin gözüyle bakıyorum.
Dekor ve sahne tasarımı açısından son derece modern bir görünüme sahip oyunda salona ilk girdiğimiz anda sadece beyaz renge sahip bir evin iskeletini görüyoruz. "Tüm oyun dekorsuz bu oynanacak acaba?" sorusunu tam da kendimize veya çevremize sorarken oyunun başlamasına yaklaşık beş dakika kala evin içini tamamlayan dekor yavaş yavaş yerine yerleştiriliyor. Bu da bir anlamda bize ekonomik kriz sebebiyle Londra'da yaşamaları imkânsız hale gelen Oliver ve Emiliy çiftinin İngiltere'nin kuzeyindeki küçük bir kasabaya taşınma sürecini tasvir ediyor.
Çiftin taşınmalarının bir sebebi de kendilerinin tabiriyle taşrada yaşayan "gerçek insan"larla tanışmaktır. İşte tam bu tabir oyunun soyut olan ikinci iskeletini oluşturuyor. İki farklı kültür düzeyi, düşünce biçimi, dünyayı algılama tarzı ve yaşam tarzına sahip aile üzerinden kültürel, sosyal ve ekonomik sınıf farklılıkları ile bunun bir sonucu olarak doğan sınıf ilişkilerini sürükleyici bir metinle aktaran oyun, kimliğimizi ve benliğimizi sorgulamamızın da farklı yollarını seriyor zihnimizin içinde. Yazar böylelikle seyircisine "Kimlikler ne kadar gerçek ve o kimliklerin altında kalan benliğimiz ne kadar anlamlı?" sorusunu yöneltiyor.
Oyunun türünü her ne kadar dram olarak tanımlamak daha doğru olsa da o ana damarı besleyen trajedini varlığı da ideolojilerin kalıpları içindeki güvenli alanındaki dar bir çerçeveye sıkışmış fikirlerimiz içinde kurduğumuz kendimize ait dünyamızı eleştiriyor. Bunu yaparken insanlığın kendi sonunu getirmesini hızlandıran sosyal, politik, askeri ve ekolojik sorunlara da değinen metinde anlatım yer yer fazla didaktik yöne kaysa da bir şekilde dengeyi tutturmayı başarıyor.
Oyunun özellikle ilk perdesi gerek diyaloglar gerekse olayların akışı bakımından son derece ritmik bir yapıya sahipken bu durum ikinci perdede kendini biraz daha dinginliğe bırakarak ufak bir dengesizlik yaratıyor. Buna karşın sahnede harikalar yaratan ve karakterlerinin potansiyelini sınırlarını zorlarcasına sahneye taşıyan Nurdan Kalınağa, Gökçer Genç, Gizem Akkuş ve Tankut Yıldız'ın performansları takdire şayandı. Tüm ekibin emeklerine sağlık. Yolu bol alkışlı ve uzun olsun.
Son olarak karakterimizin dediği gibi: "Hayatta ne yaparsan yap, kendine sormalısın. Bu, insanları mutlu ediyor mu, etmiyor mu?"
-
Yazar Torben Betts'in iki komşu aile üzerinden sınıfsal farklara çok yönlü değindiği oyun "YENİLMEZ" ülkemizde ilk kez, İBBŞT bünyesinde Nihat Alpteki rejisi ile sahnelenmeye başladı.
Ekonomik kriz yüzünden işinden çıkarılan Oliver ve ressam eşi Emily, hem daha düşük bütçeli bir yerde yaşamak zorunluluğundan hem de Emiliy'nin çocuklarını insanlarla kaynaşabileceği bir ortamda büyütmek istemesi nedeniyle Londra'dan taşınmak durumunda kalmışlardır.
Yeni muhitlerindeki komşuları ile tanışmak adına attıkları ilk adımda bir akşam futbol ve bira tutkunu eski donanma aşçısı, şimdinin postacısı Alan ve onun diş kliniğinde çalışan eşi Dawn'ı misafir ederler.
Çiftlerin arasındaki politik, sosyal, kültürel farkların gün yüzüne çıktığı akşamın devamında gelişen iletişim, taraflara bazı ortaklıklarını göstereceği gibi yaşanan kedi ölümü, aldatma olaylarlarından sonra oyun bambaşka bir finale evrilir.
Oyunda işlenen savaşa gönderilen askerlere dair Emily ve Alan arasındaki tartışma hepimizi ilgilendiren cinsten. Öte yandan travmalar neticesinde şekillenen bireyler ve onların tarafı olduğu ilişkileri gözlemlemek adına da iyi veriler sunan oyunun dekor mantığını pek sevdim. Evin kolon ve çatısını oluşturan sabit ışıklı yapının ortasındaki ev dekoru biz salonda iken taşındı, oluşturuldu. Oyunun finalinde çiftin başka eve taşınma hikayesi ile de o dekor geri toplandı.
Oyunun temelindeki dram esprili donelerle dengelenmiş. Bunun en çok yaşandığı sahneler; Alan'ın, kedisi "Yenilmez"in resimlerini yapıp Emily'nin fikirlerini sorduğu ve Emily ile Oliver'ın içkiyi fazla kaçırdıkları sahneler.
Sahneler arasındaki geçiş, kostüm seçimleri, genel olarak reji dengeli, başarılı. Oyunculukların hepsi övgüye değer. Özellikle Nurdan Kalınağa ve Gökçer Genç'in sarhoş yorumu çok doğal ve iyiydi.
İnsan ilişkileri söz konusu olunca işlenmemiş ne kaldı ki denebilir. Ancak aşina halleri farklı, yeni metinler üzerinden izlemeyi özledim. Bu sebeple oyun seçimi için ayrıca teşekkür etmek isterim. Yeni oyunun yolu uzun, alkışı bol olsun.
-
Uzak diyarlarda yaşayan 2 ailenin, hayata bakış açıları, düşünceleri, hayattan beklentileri, keyif aldıkları ya da almadıkları konuları ile birlikte bu kadar tanıdık olması tesadüf mü?
Farklı kültürlerin çatışmasını izlediğimiz ve bunun bir "kedi" metaforu üzerinden çok iyi bir reji ile aktarıldığı iyi bir oyun olduğumu söyleyebilirim.
Komedi unsurlarını dramatik hikaye içerisinde çok iyi kullanmışlar ve oyunculuklar çok doğal. Sadece hikaye biraz "hard". Afişinde de yer aldığı üzere oyun artı 16 olarak oynanıyor. (Özellikle çocukları ile tiyatroya giden ailelere 7863. kez yeniden sesleniyorum. Bu oyuna çocuğunuzla gitmeyin. Kendinize, çocuklarınıza ve diğer izleyicilere boşuna haksızlık etmeyin.)
Gülmek, düşünmek ve hayata dair bazı iç muhakemeler yapmak için iyi bir oyun.
İzleyiniz.
-
Harika bir metin seçimi , sorgulatan ve tüm gerçekleri gözler önüne seren bir oyun. Torben Betts’in bu yenilikçi , çağdaş , şahane metnini seyirciyi oyundan koparmayan bir rejiyle sahneleyen Nihat Alpteki başarılı bir iş ortaya koymuş. Her detayıyla etkileyici. Bu oyunun ele aldığı mesele hepimizi ilgilendiriyor. Dünyanın neresinde sahnelenirse sahnelensin anlaşılabilecek bir metin. Aslında kültürel olarak farklı gözüküyor olsakta , çokta farklı değiliz değil mi ? Bu oyunda hem bolca yer yer kahkahalarla gülüp eğlenebilirsiniz , hemde oyun boyunca her şeyi düşünüp sorgulayabilirsiniz. İyi ki varsın Tiyatro !
Mumyalar / İstanbul Devlet Tiyatrosu