Almanya’ya sıkıntılı ailevi sorunları nedeni ile zorunlu olarak gitmek zorunda kalan ve gerek fiziki gerek ruhsal büyük yaralar ile geri dönen Gurbetçi Musa’nın trajikomik hikayesi. Bu hüzünlü hikaye Musa’nın da üyesi olduğu YAREN KÜLTÜRÜ çerçevesinde çoğunlukla komedi tarzında seyirciye sunuluyor.
Oyunun ilk kısmı aslında oldukça sıkıcı. Çünkü halkımızın (Ben de dahil) çokta bilmediği bir Yaren Meclisi ile oyun açılıyor. Bu bölümü anlamak için Yaren Kültürünü bilmek gerekli. Özellikle Çankırı ve Kastamonu’da etkin olan Yarenlik, Orta Asya geleneklerimiz ile Ahilik kültürünün karışımı bir yapıya sahip. Konukseverlik, cömertlik, cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yardımlaşma ve dayanışma üzerine bir dost meclisi Yarenlik. Gurbete gidip geri dönen “Alamancı” Musa üyesi olduğu bu mecliste hareket ve davranışlarından dolayı tepki ile karşılaşır, meclisten çıkarılmasına karar verilir. Bu duruma kızan Musa gurbet hikayesini anlatmaya başlar. Gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı anlaşılacaktır. Ülkemize geldiklerinde (Özellikle eski yıllarda) her zaman farklı gözle bakılan ve kıskançlıkla karşılanan gurbetçilerin aslında Almanya’da ne kadar da zor şartlarda para kazandıklarını, kültürel ve ırkçı baskılara uğradıklarını görüyoruz.
Oyuncu kadrosu çok başarılı. Özellikle Gurbetçi Musa rolünde tiyatromuzun tecrübeli isimlerinden Ahmet Çökmez sahne hakimiyeti ve konsantrasyonu ile oldukça etkili. Kadın oyuncuların erkek rolünde, erkek oyuncularında kadın rolünde olduğu oyunları sevmememe rağmen, bu oyundaki Aile Meclisi sahnesinde gülmekten yoruldum. Erkek oyuncular ailenin yaşlı kadınlarını inanılmaz güzel canlandırdılar. Keza Musa’nın Almanya’da yetişen çocuklarının gurbetçi şiveleri de son derece inandırıcı idi. Işık, dekor, kostümler ve müzikler ise oyunla uyumlu idi.
Almanya’da yaşamış veya yaşamakta olan gurbetçilerimizin ve Yaren Kültürünü öğrenmek isteyecek herkesin muhakkak izlemesi gereken, bizden bir oyun.
Sadece bu sezonda değil tüm tiyatro hayatım boyunca seyrettiğim EN İYİ KOMEDİ OYUNU. Ülkemizde hani en çok bilindiği için örnekleme yapayım, gösterisi boyunca gülmekten yorulduğunuz bir Cem Yılmaz Stand-Up gösterisinden daha yüksek kalitede şahane bir komedi! Başta Yönetmen Lerzan hanım olmak üzere tüm ekibi gönülden tebrik ederim.
2 Perde ve ara dahil 1 saat 50 dk. süren Oyun içinde Oyun, Amatör bir tiyatro topluluğunun klasik bir cinayet oyununu sahnelemesini anlatıyor. Ancak daha perde açıldığı anda yanlış giden olaylar zinciri (Dekorun çökmesi, Aksesuarların kaybolması, Oyuncuların repliklerini unutup doğaçlamaya başlaması) oyun bitene kadar devam ediyor. Tabi bu durdurulamaz şanssızlıklar seyirci tarafında da durdurulamaz bir kahkahaya dönüşüyor.
Oyunculuklarda oyuncu seçimleri de mükemmel. Tüm ekip o kadar uyumlu ve başarılı ki herhangi bir oyuncuyu öne çıkarmam mümkün değil. Ama amatör tiyatronun sahibi ve oyunun anlatıcısı rolündeki Serdar Orçin bir nebze daha dikkat çekmekte. Fiziksel olarak son derece riskli ve tehlikeli sahnelerin olduğu oyunda, ekip bu sahneleri akrobatik bir beceri ile canlandırıyor. Oyunun yapısı gereği tel tel dökülen dekor, ışık desteği, kostümler ve aksesuarlar kusursuz. Zaten bu oyunu herkes çok sevecektir ama Tiyatro sanatının mutfak tarafındaki emektarları özellikle oyuna hayran olacaktır, bundan emin olabilirsiniz.
Sezon sonuna ve İstanbul depremine denk geldiği için gölgede kalan bu muhteşem oyun, gelecek sezonun şüphesiz en sevilen ve kapalı gişe oyunu olacaktır. Birçok ödül de alacaktır. Ama Şehir Tiyatroları yönetimi bu oyunu Mayıs ayında da programa alırsa, seyircisine büyük bir jest yapmış olur, önermek isterim !
Misafir / Antalya Devlet Tiyatrosu