İstiklal caddesinin tekinsiz ve ıssız bir sokağında, gecenin çok geç saatlerinde yalnız yürümekte olan genç ve güzel bir kadından, berduş kılıklı serseri görünümlü bir erkek sigara ister. Kadın korkarak hemen savunmaya geçer ve çantasından çıkardığı biber gazını adama sıkar. Akabinde 1 saat sürecek olan çok ilginç ve sürprizlerle dolu bir konuşma başlar. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi veya seyircinin beklediği gibi olmayacaktır.
Konuşma ilerledikçe, konular derinleştikçe, hem Feyruz hem de Kadim beklenmedik itiraflarda bulunacak, Edebiyat, Şiir, Tarih ve Sinema tarihini baz alan entelektüel hoş bir sohbete doğru yol alacaklardır. Tabii paralelinde hüzünler, eski aşklar, hayal kırıklıkları da konularına eşlik etmektedir.
Oyunculuklar çok başarılı. Gerek Melike Durak Aras gerekse de Lebip Gökhan oyunun ve sokakların atmosferini sahneye çok iyi yansıtıyorlar. Zaman zaman seyirci ile iletişime de giriyorlar. Dekor fiziksel olarak hemen hemen yok, dijital dekor tercih edilmiş. Arka plandaki perdelere video görüntüler ile İstiklal caddesi yansıtılmış. Oyuncular yürürken görüntülerin de hareket etmesi inandırıcılığı artırmış. Konuşmalarda adı geçen olay ve kişilerin arka plana yansıtılması zekice, dikkatli izlemek gerekir. 1 perde ve 1 saat 10 dakika süren oyunun eksik yönü olarak finali söylenebilir. Çok belirsiz ve ucu açık bitirilmiş. Daha net veya olumlu olmasını beklerdim.
Oyunun dışına çıkacak olursak, Garibaldi Sahnesi başta olmak üzere STÜDYO SAHNELERDE 3 önemli sıkıntı var hala çözülemeyen ! İlki koltukların numarasız olması. İnsanlar koyun gibi sıraya girip yer kapmaya çalışıyorlar kapıda. Tiyatroya yakışıyor mu bu durum ? Acilen numaralı sisteme geçilmeli. İkinci konu PROTOKOL ayrıcalığı ! 80 kişilik salonun en öndeki tam 10 koltuğu Protokole ayrılmış ! Üstelik gelenlerin yarısı tiyatro dünyasından olsa da yarısı da bu kişilerin eşi, dostu, komşusu ! Olur böyle bir haksızlık ? Hak etmeyen kişiler orada oturuyor. Prömiyer dışında Protokole koltuk ayrılmamalı. Hadi ayrılacak 2 kişiyi geçmemeli. Son konu da arka sıraların sahneyi görememesi ! Üsküdar da olduğu gibi geriye doğru portatif yükseltme yapılmalı. Bu sıkıntılar ve çözüm önerileri hakkında Devlet Tiyatroları yönetimi ile de irtibata geçeceğim artık, tatsız bir hal almaya başladı çünkü.
Yerli bir yazardan yerli bir oyun. Herkesin çok iyi bildiği bizden sokaklar ve mekanlar. Keza yine çevremizde sık sık karşılaştığımız türden bizden sorunlar. Edebiyat, Şiir, Tarih ve Sinemayı sevenlerin daha çok seveceği bu oyunu herkese tavsiye ediyorum.
Bir apartmanın çöp eve dönüşmüş çatı katında barınan, geçmişleri ile bağları kopmuş 2 çöp toplayıcı kardeşin, hayatları ve ülkenin çözümsüz sorunları üzerine konuşmalarından oluşmuş vasat bir oyun.
Vasat diyorum çünkü oyunda net bir net bir mesaj yok. Hemen hemen her bir sorun alınmış 2 satır cümle ile geçiştirilmiş. Ya da o sorun üzerine bir mesaj veya çözüm sunulmamış. Oyun bittiğinde ben bu oyundan “şunu anladım” diyemiyorsunuz. “Üzüldüm, mutlu oldum, şaşırdım” diyemiyorsunuz. Zaten oyunun yazarının bugüne kadar beğendiğim tek oyunu da “İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı” idi. Diğer hiçbir oyununu sevemedim maalesef.
Oyunculuklar iyi. Usta oyuncu Nişan Şirinyan kalitesini hissettiriyor. Ama bu kalite bile oyunu kurtaramıyor. Işık ve Müzik desteği hiç yok. Kardeşlerin giysileri birer çöp toplayıcıya göre bir üst kalite seçilmiş. Oyunun tek beğendiğim yönü ise Dekoru. Muazzam detaylı ve ince düşünülmüş, web sitesindeki oyun fotoğraflarından sizler de bu güzelliği görebilirsiniz.
Tek perde ve 70 dakika süren bu sıkıcı ve anlamsız oyunu sadece çok vaktiniz varsa izlemenizi öneririm. Özellikle zaman ayrılıp gidilecek bir oyun değil.
Hepyek / İstanbul Devlet Tiyatrosu