Belirtmem gerekir ki oyun hakkında kayda değer cümleler kurmak istemiyorum. Birkaç ismin hayran kitlesi için aynı mutfaktan çıkarılarak ortaya konulan ve fahiş bedellerde seyircilerin tüketimine sunulan oyunlardaki alışılagelmişlikle karşılaşacağımı biliyordum. Aşık Shakespeare’i her şeyden biraz olmaya çalışırken hiçbir şey olunmadığının örneği biçiminde görmelisiniz zira ülkemiz tiyatrosunda bu oyunların yüceltilmesi, sonuç itibarıyla gelinen vahim durumu gözler önüne seriyor.
Oyunu 13 Şubat 2024 akşamı Maximum Uniq'te izledim. Oyuna dair yorumuma geçmeden önce, tiyatro adabı ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. İnsanların oyun sırasında sürekli telefonlarıyla oynamalarından, mesajlaşmalarından, video-fotoğraf çekmelerinden inanılmaz derecede rahatsız oluyorum ve bu konuda acaba birilerini rahatsız ediyor muyum diye hiç düşünmeyecek kadar pervasız olmaları da beni gerçekten sinirlendiriyor. Sanırım kadronun ünü ve başarısı sebebiyle bu kadar yoğun talep olan bu oyunda yakınlarımda oturan en az 5 kişi sürekli telefonlarıyla ilgilendiler. Oyunun telefon ve ekran bağımlılığına çok net bir eleştiri getiriyor olması da ironinin dibiydi! Burayı okuyan ve bu davranışları sürdüren birileri varsa haddim olmayarak seslenmek istiyorum, tek perde 70 dakika telefonunuzdan uzak ve sessiz kalamıyorsanız lütfen tiyatroya gitmeyin. İsyanımı ifade ettiğime göre şimdi oyuna dair yorumuma geçebilirim:)
Oyun Atölyesi... Birkaç yıldır sahnelediği her oyunu izlediğim; sahnesini, cafesinde vakit geçirmeyi, oyuna geç kalanı içeri almama prensibini ve hatta telefon ışıklarına lazer tutmasını sevdiğim canım Oyun Atölyesi... Sana böyle bir yorum yapacağım aklımın ucundan geçmezdi ancak beğenmedim. Cast tek kelime ile şahane. Ancak oyun sonrasında vardığım sonuç; ben deneysel oyundan, absürt tiyatrodan anlamıyorum, hoşlanmıyorum. Çünkü daha önce Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın sahnelediği Şatonun Altında oyununu izlemiştim ve onu da beğenmemiştim. Şatonun Altında oyununda konuyu, mesajını, ortaya koymaya çalıştığı yeni dili vs. anlamış ve beğenmemiştim. Kel Diva’nın ne anlattığını, neye öykündüğünü de anlamadım açıkçası. Örneğin, itfaiye şefinin durduk yere ve devamını getirmeden bahsettiği kel diva kimdi? Konu bütünlüğü yok, anlamlı diyaloglar yok, bence komik de değil. Arada bazı mesajları anlamasam -onlar da kör göze parmaktı zaten- algılama yeteneğimden şüphe edecektim. Yani sözün özü, ben deneysel tiyatrodan hoşlanmıyorum. Benim anlamamam ve sevmemem The Bald Soprano'yu ve bu ekibin işini elbette kıymetsiz kılmaz. Fakat ne izleyeceğinizi bilerek oyuna gitmeniz naçizane tavsiyemdir.
Aşık Shakespeare / Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu