Oyun çok iyi bir Shakespeare oyununun günümüze uyarlanması idi. Hikayeyi yorumlarken yarı yarıya Titus Andronicus'un kostümlerinden, yer yer de modern kostümlerden faydalanılması da yaratıcı idi.
Alt metinde yatan konuyu, yani Romalı General Titus Andronicus ile Gotlar'ın Kraliçesi Tamora arasındaki intikam mücadelesini ele alırken dekor olarak da bir kasap dükkanı ile üst katı kullanılmıştı. Bir inşaat şirketinin ve yol açtığı zararların Shakespeare oyunundaki trajediye giydirilmesi suretiyle de o günlerden bu zamana iktidar mücadelesinde hiçbir şeyin değişmediği vurgulanmıştı.
Dönebilen sahne tasarımı aynı zamanda bir kameramanın çekimleri sayesinde de aynı zamanda ekrandan göremediğimiz detayları izlememizi sağlamıştı. Ayrıca kameramanı devamlı görebilmemiz sayesinde de aslında bir oyunun içerisinde olduğumuz vurgulanıyordu. Yani bir nevi yabancılaştırma efekti ile "Aslında bir oyun izliyorsunuz," denilmiş olunuyordu.
Oyuncuların performansları ayrı ayrı çok iyiydi. Ancak Mert Fırat ile iki ayrı karakteri birden canlandıran Onur Dilber biraz daha öne çıkıyordu. Ayrıca bazı bölümlerde vokallerin de devreye girmesi anlatımı renklendirmişti.
Dolayısıyla sahne tasarımı, dekorun kullanımı, bir tragedyanın yeniden ve günümüze uyarlanmış şekliyle mesajın verilmesiyle çok güncel, deneysel, göze ve kucağa hitap eden, başarılı oyuncuların performanslarıyla da taçlanan bir oyun izledik. Böyle yaratıcı eserlere sahnede her zaman ihtiyaç var.
Uzun süredir, hatta tüm yaşamım boyunca izlediğim oyunlar içinde en kötüler içine yerleşti diyebilirim. Kaldı ki işim de bunun üzerine olduğu için çok çok fazla oyun izledim oradan hesap edebilirsiniz. Konudan başlayalım ki Bram Stoker'ın zaten çok iyi bir materyal sunduğunu düşünürsek zaten zengin bir tema olarak önümüzde duruyor Drakula. Ancak bu oyuna sözüm ona yorum getirmiş olan bu eser ne işliyor anlaşılamıyor. Güya Caravaggio'nun eserleri ve yaşamından hareketle gerçek ölümsüzlüğün sanatın ölümsüzlüğü olduğunu gösterme çabasında. Ancak o kadar bölük pörçük bir işleyiş var ki mesajı zorla aldım diyebilirim. Aldığımıza şükür aslında.
Söylediğim gibi metin paramparça bir metin. İçinde de Van Helsing, Caravaggio, Nazi dönemi, Bram Stoker'ın Drakula'sından kimi karakterler resmen yüzüyor. Hiçbiri de herhangi bir şey anlatmayacak biçimde ana metne serpiştirilmiş düzeydeler. Oyunculuklara gelecek olursak Okan Bayülgen ve Hayko Cepkin görevlerini yapıyor ama bu tatsız hikayenin içinde izleme keyfi oluşmuyor. Diğer tüm oyuncular ancak bağrışıyor ve kaçışıyor.
Müzikal olma iddiası ile oyuna konulmuş müziklerin tema ile bütünlüğü yok. Başka başka şarkılar, aryalar vs. eserin içine öylesine konulmuş ki olmasa çok daha iyi olurdu. Dekor, ışık ve sahne düzenine gelecek olursak tamamı yorucu, duman gözleri kör edecek derecede kullanılmış. Hele ki ön sırada boğulacaktık. Kostümler biçimsiz ve bu kadar büyük bir prodüksiyona göre ucuz.
Aslında bu tip eleştirilerde önce "verdiğimiz paraya yazık," denilir ama ekleme yapmak istiyorum. Yalnızca maddi olarak değil bir hevesle oyun seçtikten sonra tükenen yaşam enerjime, buraya sarf ettiğim bir güne, orada otururken çektiğim sıkıntıya da acıdım. Umarım böyle bir deneyimin tekrarı olmaz.
Titus Kompleks / DasDas