-
Oyunu 22 Eylül 2024 akşamı, Zorlu PSM'de izledim. Afife, hiç şüphesiz Türk tiyatrosu için çok kıymetli bir karakter. Onun hikayesini böyle bir kadro ve prodüksiyonla izlemek oldukça heyecan verici olacak diye düşünmüştüm ki... benim açımdan büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hikayenin anlatılış biçimini beğenmedim, bence ortada bir hikaye bütünlüğü de yoktu. Oyunculukların hepsi çok başarılıydı, özellikle Necip Memili öne çıkıyordu. Ancak dediğim gibi, ortada bir hikaye değil, anlam bütünlüğü olmayan mesajlar vardı. Bora Akkaş'ın canlandırdığı karakterin (o da niye besteci Selahattin Pınar değildi anlamak mümkün değil) alakasız bir biçimde ve yerde ayet-i kerime okuması, okuma şekli vs. beni çok rahatsız etti. Ayrıca yenilikçi olmak adına sanırım araya sokulmuş olan crossdresser mı desem dragqueen mi acaba o yüzyılın İstanbul'unda hangi gece mekanında sahneye çıkıyordu çok merak ettim. Yorumum biraz sert oldu, farkındayım; emeğe saygısızlık etmek de istemiyorum ancak bu kadar -elbette bence- abartılı öven yorum okuduktan sonra kendimi tutamadım. Ünlü oyuncuları topla, prodüksiyona çokça para yatır, güçlü bir reklam çalışması yap, al sana tiyatro... olmuyor maalesef.
-
Oyunun dün akşamki temsilini arkadaşımla Zorlu PSM'de izleme fırsatı edindik. Biletlerini 1 ay önce aldığımız dört gözle beklediğimiz bir oyundu.
Oyun 100 Dk tek perde olarak oynandı. Bu açıdan hem izleyici hem de tiyatro oyuncuları için epey zorlayıcı oldu. Oyuncuların enerjisini her daim yukarıda tutma çabasını ve eforlarını takdir ediyorum.
Öte yandan; Müslüman-Türk kadınlarının tiyatro sahnesinde yer almasına öncülük ederek Türk tiyatrosunda sembol haline gelen bir figürün hikayesinin daha farklı anlatılmasını beklerdim. Oyunun sunum biçimini karışık ve yer yer kopuk buldum. Bazı sahnelerin oyuna ve Afife Jale'nin hikayesine hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum. Maxim sahnesinin büyük hikayedeki yerini anlamlandıramadım.
Oyun süresince sesler kakafoni oluşturdu. Ya PSM'de sahne problemi olduğunu ya da repliklerin yanlış yazımı olduğunu düşündüm. Her ikisi de olabilir. Oyuncuların aynı anda konuştuğu sahneler vardı. O karmaşa ve cümbüşü vermek amacıyla böyle yapıldığını anlıyorum fakat seyirciye sadece ses yoğunluğu olarak hissettirdi.
Son zamanlarda İstanbul'da izlediğim tiyatro oyunlarında dijital kamera kullanımıyla sık sık karşılaşıyorum. Bazen oyuna gerçekten katkısı oluyor bazen dekor yetersiz kaldığı noktada oyunu doldurma çabası gibi hissettiriyor. Ben de burada yer yer 1. yer yer 2.si gibi hissettirdi. Belki de oyunu modernleştirme çabasıdır.
Oyunculardan birinin sanki bir noktada replik hatası oldu (gibi hissettim). Bir yerde de kamera gösterimi çalışmadı. Bunlar olağan şeyler.
Oyun beni hiçbir dakikasında içine alamadı. Afife için sevinmek, üzülmek, gururlanmak istedim ama olmadı, sıkıntı dışında bir duygu hissetmedim. Oyun bana Kibarlık Budalası Remix oyununun havasını verdi. Bir de Francis Coppola'nın Megalopolis filmi gibi havası da vardı. Ben aradığımı bulamamış olsam da oyunun özellikle yüksek kaşeli oyuncuların oynaması sebebiyle kapalı gişe oynayacağını düşünüyorum.
-
Tamamen aynı fikirdeyim. Altına imza atarım.
-
Ben maalesef beğenemedim. Sıkıldım. Ses sistemi ( daha önce Aşık Shakespeare’de de aynı şeyden şikayetçi olmuştum) çok gürültülü, nefes sesleri çok duyuluyor ve çok suni metalik bir ses çıkıyor. Bence tiyatro mikrofonlu olmamalı. Hepsi çok başarılı olan oyuncuların performanslarına gölge düşürüyor.
Video çekim ve yansıtma artık çok baydı. Bence daha orjinal fikirler ortaya çıkabilir.
Hikaye, kurgu da beni maalesef etkileyemedi.
Kostümler, sahne ve müzikler güzeldi.
Yıllar önce IDOB’un Afife Jale Balesi oysa nasıl etkilemişti beni , konusu gelmişken keşke yine sahnelense.
Selahattin Pınar’ın olmaması da bir tuhaftı.
Harika tiyatroların parasızlıktan kapatılmak zorunda kaldığı, sahne bulamadığı, mekan yaratmak zorunda kaldığı ülkemde böyle bir oyunun kapalı gişe oynaması da işte ne bileyim…
-
Afife / Tiyatro Afife