Ülkemizde tiyatroların durumunu zora sokacağını bilmesem popüler oyuncular, dizilerde yer alan aktörler, aktrisler için tiyatroya gelen kitlenin bir daha gelmemesini arzu ederdim. Zira oyuncuları popüler kültür figürü olarak gören insanlar oyunlara geldikleri vakit sadece gülüp eğlenmek, çok anlaşılır metinler, uyarlamalar izlemek düşüncesinde oluyorlar. İsim yapmamış oyuncuların daha küçük sahnelerde sergilediği oyunları izlemeyi o sebeple tercih ediyorum esasen. Zira hiç olmazsa burada olduğu gibi bir taşlamaya uğramaz eser.
Bu genel fikrimi yazdıktan sonra oyuna geçeyim. Melih Cevdet Anday'ın beynindeki bir rahatsızlığın iyileşme sürecinde yazdığı, döneminin çok önünde bir kara komedi. Geçmişi travmalı, tüm beklentisini gelecekten yana, sahil kenarında alacakları ev üzerine kuran, orta yaşlarda bir çiftin hikayesini anlatıyor Müfettişler. Hayatı sorgulayan, yargılayan, kayıplarıyla yüzleşen, beklentileri olan ama onlara kavuştuklarında dahi nasıl mutlu olabileceğini hesaplayamayan iki kaybeden, iki yolunu kaybetmiş insan.
Tiyatro dili olarak kara mizahı seçerken, dram ve aksiyonun ön plana çıktığı sahnelerde özellikle Erkan Kolçak Köstendil'in zirve yapan oyunuyla bütünleşiyor. Eşlikçisi olarak Aslıhan Gürbüz, Burak Altay ve Kadir Çermik de sırasıyla başarılı performanslar sergiliyor. Engin Hepileri'nin üst seviye rejisi, sade dekor ve 70'li yıllardan günümüze ülkemizde hiçbir şeyin değişmediğini vurgulayan çizgisiyle oyun alkışlanacak bir tiyatro yapıtı.
Umarım bu nitelikli esere yorumları çok dikkate almadan şans veren seyirciler olur. Richard ve Kel Diva oyunlarında olduğu gibi bu oyun da ilk bakışta anlaşılamadığı için bir kenara atılmaz. Yani biraz kafa yorarak, biraz önceden konuyu ve eserin meydana getirildiği dönemin şartlarını okuyarak, yani hazırlıklı izlendiğinde seyir zevki de katlanacaktır diye düşünüyorum. Son bir söz, bir şeyi beğenmeyerek çok iyi anladığımızı göstermiş olmuyoruz, kimi zaman bu aksine şekilleniyor. Bu yazdıklarımın ışığında eseri izleyeceklere iyi seyirler.
Yorumları okuyunca beklentimi çok düşürmüştüm fakat oyunu gördükten sonra anladım ki popüler kültür sorunsalı tiyatro izleyicisini de sarmış...
Şayet tanınmış kişiler olmasalardı listemize ekliyeceğimiz, oyun yaptığında haberimiz olsun diye favori oyunculara dahil edeceğimiz isimler olurlardı fakat dizilerden tanıdımız kişiler olunca ve ülkemizde sürükleyiciliğiyle göz doldururken düşündürücü/sorgulatıcı olmaktan çok uzak dizilere alışkın olduğumuzdan olsa gerek; hayal kırıklığı yaşayan kitle senaryoyu, karakterleri ve olay örgüsünü de bir o kadar çarpıcı ve kolay görmek istedi diye düşünüyorum.
Cümlelerin tek düze bir şekilde söylendiğine dair yoruma çok rastladım, aksine oyunun en beğendiğim yönlerinden biri oldu çünkü gözümüze gözümüze 'Bakın burda çok anlamlı bir laf var iyi dinleyin'i sokmamışlar. "Benimleyken yalnızlığını bozan birşey var mı?" Çok seri şekilde konuşmaya başlayan bir çiftin diyalogu arasında bir yerde, yakaladın yakaladın...
O kadar şekilden şekle girdiler öyle kendilerini vererek oynadılar ki oyunculukları ünlerinin önüne geçti.
Negatif bir eleştiri yapacak olursam sıkıcılık kelimesi ben bugün bir tiyatro oyunu olmak istiyorum deseydi, bu oyunun ilk yirmi dakikasını seçerdi. Zannediyorum oyunu sınıfta bırakan seyirci, bu ilk yirmi dakikada oyunla bağını kopardı. Ancak hemen hemen her oyunda -süre değişkenlik gösterir elbette- muhakkak uzayan bir bölüm ve bunun getirdiği bir sıkılma hissi olur. Bunu oyunun geneline yayarak yorumlamak ne derece doğru?
Tüm ekibin emeğine sağlık. Evime hayal kırıklığıyla değil iyi bir oyun izlemiş olarak döndüm.
Müfettişler / Tiyatro.iN