Öncelikle 75 dakikalık bir metinle böylesine bir konuyu işleyebildikleri için hem yazarı hem de oyuncuları tebrik ederim. Böylesine bir konu belki saatlerce anlatılırdı; ama öz bir şekilde bunu vermek bence bir başarı işi. Oyun daha uzasa da ancak duygu olarak bunu verebilirdi; dolayısıyla yazar ihtiyacı olmayan hiçbir şeyi eklemeye gerek görmemiş gibi hissettirdi. Bunu yapabilmek zor bir iş, ondan özellikle bununla başlamak istedim. Biri yorum olarak sanki evinizin mutfağında oturuyorsunuz gibi yazmıştı, aynen öyle; hızlı (makul sayılabilecek) ilerleyen ilişkilenmeler ve ortalama üstü bir oyunculuk var. Toplumsal olarak hiç uzak olmadığımız bir durumla karşı karşıyayız ve ne yazık ki hepimiz için bir şekilde tanıdık. Bunu didaktikleşmeden anlatmak, ahkam kesmemek olabildiğince durum ve tepkileri verebilmek bence iyi bir başlangıç (başlangıç demek daha uygun geldi; sanki bazı yerler daha derinleşebilirdi-bunu metni uzatma anlamında geçirmiyorum) Sadece neden bilmiyorum, oyundan çıkınca şunu düşündüm: oyuncular, Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin ve Hakan Emre Ünal olmasaydı da oyunu beğenir miydim?
Çok zor bir konuyu hiç ajite etmeden, yaşamın akışı içinde, oldukça doğal bir biçimde anlatmışlar. Oyunculuklar öyle doğal ve akıcı ki, sanki sahnede değil de oyuncuların yanıbaşında o evin içindeymiş gibi hissederek izledim. Bu doğal akış içinde Tülin Özen’in devleştiği anlar var. Konuyu yapıcı bir biçimde ele alması açısından ayrıca takdiri hak eden bir oyun. Yazarım ilk tiyatro oyunuymuş ancak metin çok çok kuvvetli. Karakterlere dair en ufak bir boşluk, mantık silsilesinin dışına taşan en ufak bir detay yok. Tüm ekibin eline sağlık.
Yaşamak Mı Yoksa Ölmek Mi? / Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları