Medea'yı daha önce K! Kültürel Art Performing ekibinden Teessür adıyla izlemiştim. Öfkesiyle seyirciyi bile ürküten bir Medea vardı o oyunda.
Aslında Medea mitolojide benim pek sevmediğim bir karakter. Çocuklarını öldüren bir kadın figürünü bünyem kaldıramıyor maalesef. İçime sinmiyor.
Dor Production'un Medea'sı aynı hikayeye başka bir yerden bakıyor. Kate Mulvany ve Anne-Louise Sarks bilindik hikayeyi, günümüze taşıyarak, kurbanların yani çocukların gözünden anlatmaya çalışmışlar.
Salona girdiğimizde bizi içinde gerçekten yaşanıldığı hissi veren bir çocuk odası karşılıyor. Yerlere saçılmış oyuncaklar, dağınık yataklar, çalışma masası, duvarlara yapışık fosforlu yıldızlar, mobilyalarda çıkartmalar. Yerde hareketsiz yatarak bizim yerleşmemizi bekleyen iki çocuk oyuncu var. Medea'nın çocukları. Bizim biraz sonra öleceklerini bildiğimiz Leon ve Jasper.
Odalarının kapısı anneleri tarafından üzerlerine kitlenen çocuklar birlikte oynarlarken dışardan gelen ebeveynlerinin tartışma seslerini dinlerler. Uzunca bir süre odalarında, doğal ortamlarında birbirini eğleyen iki küçük çocuğu izliyoruz. Arada odaya gelen annelerinden Eurioides'ten okuduğumuz hikayenin ana hatlarına dair ip uçları yakalıyoruz. Oyun odasındaki harala güreleyle birlikte adım adım o uğursuz finale yaklaşıyoruz.
Oyun maalesef beni bir "Medea" metni olarak yakalayamadı. Dor Production'ın Medea'sının en güzel kısmı iki şahane çocuk oyuncusuydu. Oyun iki farklı çocuk oyuncu kastıyla sahneleniyor. Benim izlediğim gösterimde küçük kardeş Jasper'i Abdullah Burak Kaya, ağabeyi Leon'u Ayaz Gülşen oynadı. Sahnede harikaydılar. Seyirciyi yakalamayı başardılar. Umarım yolları açık olur.
Anneyi oynayan Defne Kayalar final sahnesinde çok etkileyiciydi ama... Evet oyunla ilgili "ama"larım var. Oyundaki çocuklu sahneler Medea'nın çocukları da olabilirdi, herhangi başka birinin çocukları da. Doğal ortamlarında eğlenen çok şirin çocuklardı. Oyun çocukların gözünden deniyor ama başlarına geleceği bilmeyen çocuklar için o günün bir gün öncesinden çok farkı var mıydı, bu bakış açısının hikayeye katkısı var mıydı, yoksa esas hikayeyi perdeledi mi bilemedim.Karmaşık duygular içindeyim. Çocuk oyuncuları için izlemeye değer diyorum.
Yeni nesil yüksek katlı bir rezidansın dış yüzeyine bakıyoruz. Rezidansın 10. katında, binayı çevreleyen çıkıntıda duran genç bir adam, çıkıntının yanında küçük bir balkon, balkonun olduğu dairede ise çılgın bir parti var. Hizmet sektöründe ün yapmış büyük bir şirketin beyaz yakalıları için her yılbaşı düzenlediği, geleneksel hale gelmiş kostümlü yılbaşı partisi. Aslında Erkan'ın da (çıkıntıdaki çocuğun ismi bu) içerde olması lazım ama, bir yerde hatlar kommuş ki, müziği açık havadan (bayağı açık havadan) dinlemeyi tercih etmiş gibi gözüküyor. Erkan neden orada, amacı ne, atlayacak mı yoksa otobüs mü bekliyor? Henüz bilmiyoruz. Erkan bir an için hava almak için balkona çıkan sarhoş kızla göz göze geliyor ve aralarında koşulların el verdiği ölçüde, bir sohbet başlıyor. Onlar dışardayken içerde fit vücutlar, alkol ve cıstak müzik eşliğinde eğlencenin dibine vuruyorlar.
Sahi onları partiden koparıp çıkıntıya çeken nedir? Bir çeşit "çıkıntı çekmesi" midir acaba, hani eskilerin kan çekmesi dedikleri gibi bir şey.
Salih Coşkun hem yazar, hem yönetmen, hem dekor, hem de kostüm tasarımcısı olarak oyuna damgasını vurmuş diyebiliriz.
Ben metni çok başarılı buldum. Hem güldüren, hatta bayağı güldüren, aynı zamanda düşündüren ve de su gibi akıp giden bir metin.
Çıkıntıda bekleyen çocuğu (Erkan) Berk Çanakoğlu, balkondaki kızı Hivda Zizan Alp oynuyor. Her ikisini de çok başarılı bulmakla birlikte Hivda Zizan performansına bayıldığımı söylemek isterim. Çok başarılı bir kadın oyuncu izledim. O kadar doğal ve gerçekti ki. Oyuna beklenmedik şekilde kısa bir süreliğine katılan Emre Karip ise resmen sahneden fırtına gibi gelip geçti.
PoPuP Tiyatronun Çıkıntı oyunu çok keyifli ve eğlenceli bir oyun. İzlemenizi tavsiye eder, bu vesileyle aramızdaki tüm çıkıntılara selam ederim.
Medea / Dor Productions