Dün akşam çok farklı bir oyun, başarılı bir fiziksel tiyatro çalışması izledim. Ferda penceresinden dışardan geçen insanların sadece bacaklarının gözüktüğü eski tip bodrum katlarından birinde yaşayan ve yazar olmaya çalışan genç bir kadındır. Geçim sıkıntısının, meslek sıkıntısının içinde cinnetin eşiğine gelmiş, hatta onu bir kaç adım da geçmiştir. Tam da oralarda bir yerde tanışırız onunla.
Bir bodrum katında ve eşiğinden atladığı cinnetin bir kaç adım ötesinde. Ferda gözümüzün önünde bir buffona dönüşerek, editörlerden değiştirilmesi yönünde görüşler aldığı romanının kadın karakteri Feyza'da değişiklikler yapmaya çalışmaktadır. Ama bu hiç de kolay değildir. Çünkü Feyza değişime fena halde karşıdır ve aralarında bir kişilik mücadelesi başlar. Ferda cinnetinden doğru bize bildirirken boş durmaz, kendi varoluşsal sorunlarına ve yaşadığı toplumdaki sorunlara dair iğneleri seyirciye yollar. Fiziksel Tiyatroyu çok seviyorum. Başarılı örneklerini izlerken üretim sürecindeki kollektif yaratıcılığı hissedebiliyorum ve bu bana izleyici olarak çok keyif veriyor. Öncelikle metnin yazılması, buffon karakterinin görsel olarak yaratılması, sonra ona buffon ruhunun üflenmesi, karakterinin verilmesi, seyircinin o karakterin gerçekliğine inandırılması, onun dünyasına çekilmesi ancak çok özenli bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkabiliyor. Aşağıdaki Pencere'de ben bunu hissedebildim. Bunlar olmayınca ortaya karikatür gibi bir karakter çıkıyor zaten. Oyun künyesindeki yaratıcı ekibi görünce oyun için bayağı heyecanlandım. Oyunun yazarı Ne Olacak Bu Yusuf Umut'un Hali ve Herkes Kocama Benziyor oyunlarının da yazarı olan Alis Çalışkan. Tabi bu metin diğerlerinden oldukça farklı. Yine özel bir iş ortaya çıkmış. Yönetmen ve hareket tasarımı çok sevdiğim Büyük Zarifi Apartmanı oyunu ekibine emanet edilmiş. İlyas Özçakır'ın yönettiği oyunun hareket tasarımını Çağdaş Ekin Şişman yapmış. Kostüm ve dekor tasarımı da Hilal Polat'a ait. Perdeye yansıtılan yarım camdan yardımcı oyuncu tadında akıp giden sokak görüntülerinin video tasarımı da Atakan Yolmaz ve Ece Latifoğlu tarafından yapılmış. Ve Ferda'ya can veren Gül Doğa Selvi çok zor bir rolün üstesinden başarıyla gelmiş. Çok etkileyici bir oyunculuk deneyimi yaşattı seyirciye. Doğada benzeri olmayan bir yaratığın varlığına bizi inandırdı. Sevdiğim fiziksel tiyatro oyunlarına tekrar tekrar giderim. İki Kişilik Macbeth, Şatonun Altında, Kalabalık Duası pek çok kez izlediğim favori oyunlarım. Aşağıdaki Pencere de listeme girmeyi başardı. En kısa zamanda bir kez daha izleyeceğim. Türün meraklılarına duyurulur.
Dün akşam Şehir Tiyatrolarının yeni oyunu "Öylece Durur Zaman'ı prömiyer akşamında izledim. Peşin peşin söyliyeyim. Oyuna bayıldım. Kadrosuyla, rejisiyle, metiniyle, dekor ve ışığıyla dört dörtlük, tam da Şehir Tiyatrosuna yaraşır bir iş çıkarılmış.
Sarah kırklı yaşlarının başında bir basın fotoğrafçısıdır. Özellikle savaş bölgelerinde mesleğini yapmaktadır. Irak'ta patlayan bir bombayla yaralanan Sarah ölümden döner. Tedavisinin ardından, kendisi gibi gazeteci olan erkek arkadaşı James onu gelip alır ve evlerine getirir. Tedavi sürecinde evde baş başa vakit geçirirler. Uzun yıllar boyunca tehlike altında, savaş meydanlarında yürüttükleri ilişkilerini, orta yaşın kıyısına geldikleri bir dönemde, güvenli evlerinde yaşamaya başlarlar. Belki de uzun zamandır ikisi de ilk defa bir yerde dururlar. Her şey yolundaymış gibi gözükse de, aslında bir şeylerin ters gittiği altan alta kendini hissettirmeye başlar. Sarah ve James'in ilişkilerindeki kırılma noktalarını anbean izleriz.
Oyun iki sevgili arasındaki ilişkiyi, geçen yılların ve yaşanan kazanın ardından hayata bakışlarında yaşadıkları farklılaşmayı anlatırken, Amerika gibi güvenli bir ülkeden, 3. Dünya ülkelerinde yaşanan kargaşaya bakışı da irdeliyor. .
Oyundaki bir diğer ilişki de arkadaşları olan Editör ve onların yokluğunda tanışıp ilişki yaşamaya başladığı toplantı organizatörü genç sevgilisi arasındadır. Hikayeye dahil olmalarıyla oyunda yeni çatışma alanları açılır. Onların ilişkisi sanki Sarah ve James arasındaki sorunları daha bir görünür hale getirmektedir. Ya da belki de tam tersidir.
Oyun kadın erkek ilişkisi dışında, mesleki çekişmelere de değinerek seyirciye üzerinde düşüneceği yeni alanlar açıyor.
Irmak Bahçeci'nin çevirisini yaptığı Pulitzer ödüllü yazar Donald Marguiles'in çok katmanlı metni, Mehmet Ergen rejisiyle sahneye taşınmış.
Sahnede benim Şehir Tiyatrolarının altın kadrosu olarak gördüğüm oyuncular var. Sarah rolünde hemen hemen tüm oyunlarını izlediğim Sevil Akı var. James rolünü Murat Coşkuner, Editör rolünü Mert Tanık ve genç sevgilisini Pervin Bağdat oynuyor. Hepsi çok başarılı ama Pervin Bağdat genç sevgili rolünde resmen döktürüyor.
Tabi kii ödenekli tiyatronun olmazsa olmazı dekor, ışık, video tasarımı da hem gözümüze hem gönlümüze hitap ediyor. Özellikle cam görüntüsü verilen perdede oynatılan görüntüler anlatımı güçlendiriyor.
(Dekor Tasarımı Barış Dinçel, ışık tasarımı Fatih M. Haroğlu, kostüm tasarımı Ahsen Nur Yaman, video tasarımı Emre Turgaylı)
Sahnedeki oyunu ve oyuncuları büyük bir keyifle izledim. Oyunun ilk gösterimi olmasına rağmen hiç bir aksaklık yaşanmadı. Oyun yeniden izlenecekler listeme girdi bile.
Bekleyen Dargın Anılar / 2383yapım