Yakın zamanda annemi kaybettim ve oyuna kafa dağıtmak amacıyla gitmiştim. Gitmeden önce herhangi tetikleyici bir unsur olup olmadığını da araştırdım ve "komedi" ibaresini ve açıklamayı okuyunca kafamı dağıtacak bir oyun olduğunu düşündüm. Ancak oyunun içinde kayıp yaşamış kişileri etkileyebilecek anne-kız, baba-kız ilişkileri de mevcut. İçeriğin yarısı hafif tebessüm ettirecek bir neşedeyse kalan yarısı oldukça hüzünlü. Bu oyuna salt komedi ibaresi yerleştirerek beni ve benim gibi hassasiyetleri olan kişileri yanlış yönlendiriyorsunuz. Ben oyunda zerre gülmediğim gibi oldukça tetiklenerek ve şimdi nasıl bir duygusal an yaşanacak acaba diye gerilerek izledim. Kafamı dağıtmak için çıktığım bir gece berbat oldu. Benim gibi benzer hassasiyetleri olan kişilere kesinlikle tavsiye etmiyorum.
Zaman ayırdığıma üzülmediğim ama "vay be ben ne izledim böyle" de demediğim bir oyun Oscar. Anneciğimle keyifli vakit geçirmek için bilhassa eğlenceli oyunları tercih etmeye çalışıyorum. Tam da bu potansiyelde bir seyir vadediyor aslında Oscar; beklentiyi çok yükseltmeden keyifli vakit geçirmek. Her türlü erkeğin karşısında eriyip bitip mahvolan, aile baskısından kurtulmak için tek çare olarak evliliği bulan "evin kızı" rolü damarlarımdaki feminist kanın tersine akmasına neden olmuş olabilir ama ortalama beklenti ile gittiğim oyunlarda bu şekilde derinlemesine analizlere dalmayı da çok anlamlı bulmuyorum. Çünkü bu açıdan bakıldığında tıpkı kızı gibi zihinsel muhakemeden azade görünen ve sürekli basit dişilik hileleri peşinde olan "anne" de kadın karakterlerin temsili konusunda en az "evin kızı" kadar rahatsız edici mesajlar veriyor aslında. Özetlemek gerekirse geleneksel güldürüyü seviyorsanız ve beklentinizi çok yükseltmezseniz eğlenebileceğiniz bir oyun.
"Folie à deux" yani paylaşılmış psikotik bozukluğu arkadaşımdan ilk duyduğumda, kesinlikle romanı yazılacak, oyun olup sahnelenecek denli çarpıcı bir yaşanmışlık anlatmıştı bana. Gülhan Kadim'i böyle bir oyunu yazmaya iten sebep(ler) nedir bilmem ama Folie à deux'ü baz alarak güzel bir konu yakalamış, Hazal Türesan ve Yiğit Sertdemir gibi iki başarılı oyuncuya teslim etmiş oyunu SALINCAK'ı.
Prömiyer oyununu izledim: Bazı sahneler uzayıp sünüyor, bu sebeple oyun süresi de uzuyor; sahneler arası kopukluk hissi veren bir durum gözlemledim. Oynandıkça bu durumun toparlayacağını düşünüyorum.
Dijital unsurlar düşünce olarak hoş ama uygulamasının daha iyi olmasını beklerdim. Işıkta, özellikle spotların iki yandan dönüşümlü yanıp söndüğü sahne çok etkileyici idi.
Psikolojik dram yükü olan oyunları sevenler izlesin isterim. Ekibin, oyunun yolu açık, alkışı bol olsun.
Baba Sahne’de Salıncak’ın prömiyerindeydim. Çevremdekiler nedense sevmese de ben beklentimin üzerinde bir işle karşılaştım ve gidin diye tavsiye edecek kadar beğendim diyebilirim.
Çok fazla “spoiler” vermemeye çalışarak anlatmaya çalışırsam eğer, Gülhan Kadim’in yazıp yönettiği oyunda Hazal Türesan ve Yiğit Sertdemir birlikte yaşayan iki kardeşler ve oyun birlikte yaşadıkları evde geçiyor. Oyun ilerledikçe bu iki kardeşin birbirleriyle olan ilişkilerine, geçmişlerine, günlük alışkanlıklarının nedenine, yaşayışlarına, “yaşayamayışlarına”, travmalarına ve birçok diğer konuya ayna tutarken aklımızdaki soru işaretlerine de cevaplar buluyoruz. Yani oyunun finalinde aa demek bu yüzdenmiş demeyip, oyunun genel akışında bazı şeyleri öğrenmiş oluyoruz. Arkadaki perdeye yansıyan kırık dökük bir duvarın ortasında pencere, oyun ilerledikçe de bu pencere ve duvarda olan değişimler, duvardaki çizimler güzel düşünülmüştü. Ters köşe yapan sahneler vardı (Bahar’ın annesiyle telefonda konuşması vb.). Başak Özdoğan’ın tasarladığı dekoru da sevdim.
Hazal Türesan’ı bundan önce Küvetteki Gelinler’de izleyip bayılmıştım. Oyundaki Bahar rolü için biçilmiş kaftan olmuş diyebilirim. Yiğit Sertdemir’le enerjileri tutmuştu, biri daha iyiydi diyemem. Aralarındaki tansiyonun yükseldiği sahnelerde gerilim dozu bir tık daha yüksek olsa daha iyi olabilirdi, geçiştirilmiş gibiydi.
Gülhan Kadim’in Yan Dünya’sını mesela hiç beğenmemiştim, benlik değildi ama “Salıncak” onunla kıyas kabul etmeyecek kadar iyi bir metin olmuş bana göre. Yine de metni biraz kırpardım sanırım. Uzayan sahneler vardı. Bir de tam oyun yükselip final yapacak gibi dururken bitmeyip devam ediyor. Bitiş çizgisini görmüşsünüz de tam yaklaşırken ipi biraz daha ileriye almışlar gibi duygu.
Salıncak, konu olarak oldukça ilgi çekici, her ne kadar kısaltmak istesem de güçlü bir metin, bu metne hayat veren iyi oyuncular, başarılı ışık tasarımı ve görsel efektleri ile bana göre seyredilesi iyi işlerden biri olmuş. Herkesin emeğine sağlık.
Aşk Bize Masal Olur / 2383yapım