-
Öncelikle şunu belirteyim, ilk kez bir oyuna 2 puan veriyorum, bu da beni üzüyor ama dekor yok(olabilir), sahne hiç değişmiyor(olabilir), uzun bi metni ezberleyen oyuncular bu metni okuyor, oyunculuklar Amerikan sinemasındaki savunma avukatlarından taklit edilmiş gibi ve hiç doğal değil, ve bu klişe hareketler yerine göre kullanılabilir ama evde tartışan 3 kişi bu hareketlerle, jestlerle tartışmaz.
Müsamere gibi bir oyun ve dolayısıyla anlatmak istediği önemli bir konuyu duygu olarak geçirmek şöyle dursun, sinir bozucu bir duruma getiriyor
-
-
28 Kasım 2025’te Ali Emiri Kültür Merkezi’nde izlediğimiz oyun, II. Dünya Savaşı’nın karanlık atmosferi içinde geçen, bilimsel ve etik tartışmaları merkeze alan oldukça ağır ama düşünmeye sevk eden bir yapıya sahipti.
Üniversite yıllarımda Ankara DT’de izlediğim metin yoğunluklu oyunlarını bana hatırlattı; özellikle fizik terimlerinin sıkça kullanılması bazı seyircileri zorladıysa da oyuncuların metin hâkimiyeti ve güçlü beden dili bu yükü büyük ölçüde taşıdı.
Dönemin kıyafetleri başarılıydı, sahnenin tamamen dekorsuz oluşu savaş yoksunluğunu desteklese de en azından bir sandalye gibi minimal bir unsur tercih edilebilirdi. Brechtçi tiyatronun “seyirciye doğrudan hitap” tekniği yerinde kullanılmış, oyuna ayrı bir katman kazandırmış.
Özellikle Umut Bey’in sahne hâkimiyetini beğendimi belirtmek isterim.
Genel olarak, bilim–etik ekseninde kapalı kapılar ardında geçen tartışmaların işlendiği, ağır ama ezümle, değerli bir tiyatro deneyimiydi.
-
-
14 Kasım 2025 tarihinde eşimle beraber Adem Baştürk Kültür Merkezi'nde izlediğim, oyuna 8 ve ilave müzisyenlere 1 olacak şekilde 9 puanı gözümü kırpmadan verdiğim oyundur. Detaylarım da var elbet;
---- Oyun içerisinde oyuncuların seyircilerle sohbet ettiği kısımlar ile başlıyor.
---- Dekor neredeyse yoktu fakat oyuncuların kostüm ve oyunculukları enfesti.
---- Cansız manken "carmen" sahneleri bana 2009 Oscar ödüllü The Artist filminden pasajlar getirdi ve parmak ısırttı.
---- Muhalif tiyatroyu oyunun içine itina ile yedirilmiş eleştirilerde gördüm ve takdir ettim. Tamer Karadağlı eleştirisinde resmen puhahahah dedim yarıldım.
---- Oyuncunun adından çıkarmayacağımı biliyorum. Sesi daha bariton olan ve Carmen'e aşkını itiraf eden karakterin oyunculuğu pek dominanttır. Kendisini ilerleyen zamanlarda başka oyunlarda göreceğimizden eminim.
Ezcümle; biraz Fransızca ile biraz Osmanlı zamanlarına giderek oyuncular bizi bir başka aleme daldırdılar. Buradaki puana oyun öncesinde bakarak beklentisiz gelmiştim. Dopdolu fıkır fıkır bir oyun sizi bekliyor. Böyle oyuna can feda!
Kopenhag / Hausbühne