9 Mayıs 2025 – Ali Emiri Kültür Merkezi'nde Bir Cuma Akşamı Tiyatrosu: Kumbaracı50'de Üç Kadın Hikâyesi
9 Mayıs Cuma akşamı, babam ve eşimle birlikte izlediğimiz oyun, bizi zamanında Sirkeci-Halkalı arasında işleyen banliyö treninin duraklarına götürdü. Kumkapı’dan Halkalı’ya uzanan hatta, kadın karakterlerin bohem yaşamları eşliğinde ilerleyen hikâyede, dönemin Avrupa Yakası’ndaki Kennedy Caddesi güzergâhına dair detaylar incelikle işlenmişti. Bununla beraber oyunun bazı noktalarında kafamda soru işaretleri oluştu, paylaşmak isterim:
Oyun başladığında sahnede üç kadın vardı, ancak karakterlerini tanımamıza yardımcı olacak bir metin ya da girizgâh yer almıyordu. Bu eksiklik, ilk dakikalarda oyunla bağ kurmamı zorlaştırdı.
Hikâye ilerledikçe kadınların yaşamlarındaki kırılma noktaları, geçmişe dair anılar ve ilişkiler belirginleşti. Öte yandan metin kimi yerlerde bütünlükten koptuğu için anlamlandırmakta zorlandığım anlar oldu.
Mizah oyun boyunca aralara serpiştirilmişti. Yalnızca Mükerrem Bey’le evli karakterdeki "mükemmel" ironisini net şekilde yakalayabildim. Diğer espriler bende yeterince karşılık bulmadı.
Kadın karakterlerin uzun tiratları vardı ve her birinin metinleri oldukça güçlüydü. Bu performanslar kesinlikle takdire şayandı.
Sahnede üç kadının sandalyeler üzerinde konumlanması, bana Şehir Tiyatroları’nın halen sahnelenen Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin oyununu anımsattı. Bununla birlikte o oyundaki karakterler kuşaklar arası bağ kurarken, bu oyundaki kadınların kesişim kümesi neredeyse yoktu.
Senaryo yazarı olarak betimleyebileceğimiz karakterin oyundaki yeri benim için havada kaldı. Karakterin nereye ait olduğu ya da neyi temsil ettiği netleşmedi.
Kısa tiratlarda seçilmiş bir müzik ya da fon kullanılmasını isterdim. Bu, anlatımı daha derinleştirebilirdi.
Tek perdelik bir oyun olmasına rağmen seyircilerden çıkanlar oldu. Bu durum içimi acıttı, çünkü her sahne bir emeğin ürünüydü.
Oyun sonrası “Beğendiniz mi?” soruma çevremden üzülerek olumlu yanıt alamadım. Ben de ne yazık ki oyunu savunacak bir zemin bulamadım; metindeki bütünsellik eksikliği, parlak sahnelemeye rağmen göze battı.
Sonuç olarak: Bu bir “Kumbaracı50 oyunuydu” diyerek hatırlayacağım bir gece oldu. Kötü müydü? Kesinlikle hayır. Bununla beraber, sanki rötuşa ihtiyaç duyan, tadı biraz yavan kalmış bir akşam yemeği gibiydi. Yine de tiyatro iyidir, tiyatro her zaman iyidir.
Şuanda derince gösteri merkezinde izliyorum, ortam rezalet ses sistemi çok kotu mikrofon bir calisiyor bir çalışmıyor ses seviyesi değişiminden ya korkuyoruz ya da bir şey duyamıyoruz , ses çok iyiymiş gibi dibimizden drone geçip duruyor, oyuna gelince ne amacı var ne konusu var diyaloglar saçma sapan alakası ilişkisi yok geldiğim en kötü oyun, ikinci perdeye kalmadan şuanda ilk perdenin bitmesini bekliyorum, ömrümde böyle bir şey izlemedim paramla rezil oldum, bir de bazılarını biletli çoğunu biletsiz alıyorlar onu da anlamadım, hayatımda harcadığım para bu kadar koymamışti , ücretsiz olarak bile girip izleyecegim bir oyun değil.
Muamma / kumbaracı50