Her türlü sorgulama tekniğini kullanmaktan çekinmeyen, bu işi acımasızca yapan eski bir polisle, geçmişte birlikte çalıştığı doktorun yıllar sonra yeniden karşı karşıya gelişine tanıklık ediyoruz.
Ahmet Saraçoğlu, polis karakterine hayat verirken sorgulamalardan aldığı hazzı izleyiciye profesyonelce aktarıyor.
Bahtiyar Engin ise canlandırdığı karakterin pişmanlığını ve korkaklığını sade ama etkileyici bir oyunculukla yansıtıyor.
Oyunun dekoru ve atmosferi son derece kasvetli. Ancak bu iki karakteri yıllar sonra bir araya getiren yüzleşme için, sislerle desteklenen sahne tasarımı oldukça başarılı.
Evin giriş kapısı bölümünde dışarının, yani sokağın, akıcı video görüntüleriyle yansıtılması ise sahneye farklı bir boyut katıyor. Ara ara gözünüz, fonda yürüyen bir kediye ya da geçen araçlara takılabiliyor.
Polis karakteri yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymuyor ve doktorun üzerine kararlılıkla gidiyor. Hatta onu ailesi üzerinden bile vuracak sert sözler sarf ediyor.
Peki doktor bu noktada gerçeklerle yüzleşebilecek mi? Korkaklığını bir kenara bırakabilecek mi? Seyirci olarak oyun boyunca bu sorgulamayı siz de yapıyorsunuz.
Diyalogların uzunluğunu düşünürsek, oyunun tek perde olması ve süresinin kısa tutulması son derece yerinde bir tercih.
Metin, taşıdığı gerilim ve atmosfer unsurlarıyla herkese hitap etmeyebilir. Mesaj verme kaygısı taşımıyor, bir yüzleşme hikâyesinin ötesine geçemiyor belki ama güçlü oyunculuklar için izlemeye değer.
Hayatını aksesuvarcılık mesleğine adamış, bu uğurda aile kurmaktan bile vazgeçmiş bir adamın hikâyesine tanıklık ediyoruz.
O adamın adı: Josef Bieder. Sahnedeki varlığı, çalışmalarını tamamlamak ve son kontrollerini yapmak amacıyla başlıyor.
Ancak bir anda, bizim varlığımızı fark ediyor ve şaşkınlığını gizleyemiyor. Çünkü boş olmasını beklediği salon, tamamen dolu.
İşte tam da bu noktadan itibaren oyun, sahici ve sıcak bir sohbet atmosferine bürünüyor.
Josef, mesleğinin inceliklerini, tutkularını, yeteneklerini ve neden yalnız kaldığını içtenlikle paylaşıyor.
Anlatı güçlü ve etkileyici olsa da, oyunun klasik bir tiyatro deneyimi sunmadığını belirtmek gerekiyor.
Her ne kadar oyun iki perde olarak sahnelense de, bu yapı dramatik akıştan çok, oyuncunun dinlenmesi için tercih edilmiş gibi hissettiriyor.
Seyirciyle dolu bir salonda, sahnede hazırlık yaparken izlediğimiz bir aksesuvarcının varlığı, oyunun belki de en dikkat çekici yanıydı.
Geçmişin Gölgesi / İstanbul Şehir Tiyatroları