Oyunu farklilastiran ilk detay, tum oyuncularin birer kopek olmasi… ama sadece bu degil, onlar ayni zamanda dedektif kopekler! Bu fikir tek basina bile yeterince vurucu, fakat asil sihir animal body kisminda Konstantinos Moraitis’in liderliginde ortaya cikiyor. Oyuncular bir an bile kopek bedeninde olduklarini unutturmuyor ama ayni zamanda o kadar dogallar ki sanki zaten hep kopekti onlar. Bence bu dogallik seyirciyi oyunun icine ceken en buyuk guclerden biri oldu.Hikaye ilk bakista Yunanistan'da turistik bir koyde bir kopegin olumunu aydinlatmaya calisan dedektif kopeklerin pesinde gidiyor gibi. Ama aslinda kendimizi cok daha buyuk bir adalet arayisinin ortasinda buluyoruz. Oyunun mizahi yonu yuksek, bolca duygu gecisli. Bir an dogfluencer sahnesinde gozunden yas gelene kadar guluyorsun, bir an sonra papazin kopegiyle karsilastiginda sorgusuz sadakatin nasil bir guce donusebildigini hatirlatan tanidik bir yuzlesme yasiyorsun. Sahnedeki kopeklerle birlikte hem mecaz hem gercek anlamda karanlik ormanlara dalarken, “gercek vahsi kim?” sorusu omuzlarina biniyor. Suclu gercekten kim? Oteki mi, yoksa otekilestiren mi?Oyle cok soru ve katmani var ki, hangisini yazsam digeri eksik kalacak gibi geliyor. Etkileyici anlardan biri, oyunculardan birinin ayni zamanda muzikle sahneyi beslemesiydi. Bir anda gitarla gerilimi yukselten, sahnenin ruhunu derinlestiren performans… Ona eslik eden bir muzisyen olmasi da, o an orada uretilen sesleri hikayenin damarlarina ustaca karistirdi. Metaforlariyla, oyunculuguyla, sesiyle, isigiyle, medya maymunlariyla, gerilimiyle, mizahiyla, turkce-yunanaca-ingilizce tatligiyla, ve yazamadigim bircok yonuyle zihne kazinan bir oyun. Gercekten muthis bir deneyimdi.
Metamorfoz / Non Tiyatro