öncelikle başıma bir şey gelmeyecekse biraz oyunun abartıldığını düşünüyorum. Oyuna iki kere bilet aldım birinde kendim covid oldum diğerinde oyuncu covid oldu iptal oldu. üçüncüyü zorlamamam gerekiyordu sanırım. Haluk Bilginer'i şu fani dünyada bir kez olsun sahnede izlemek için koşarak gittim ancak beklentimin çok altında kaldı.
Öncelikle çok büyük bir ses sorunu var. Ben CKM'de izledim salon büyük diye herhalde diye düşünürken birkaç arkadaşım oyun atölyesi sahnesinde de aynı durumun olduğunu söyledi. Bence bu durumu ele almalılar. Bazı yerlerde müzik konuşmaların önüne geçiyordu.
Ek olarak Tissafernes ve Gardiyan dışında çok hızlı konuşmalar vardı ve oyunu takip etmek çok zordu. Yorumlardan birinde Tuna Kırlı'nın oyunculuk tarzının bu olduğu düşünülmüş ancak bir oyuncunun ne dediği anlaşılmadığında oyunculuğunun bir önemi kalmıyor. bu durumu çözmeli çünkü performansına gölge düşürüyor.
Müzik konusunda çok başarılılar. efektlerin zamanında verilmesi, şarkıyla performansları daha izlenebilir kılma başarılı.
bence gecenin yıldızı Muharrem Özcan. Yarattığı konuşma tarzı, beden diliyle ilgiyi kendi üzerinde toplayabiliyor. Sanırım seyircinin en çok güldüğü sahneler kendisine ait.
Klementina rolünde Tuğçe Karaoğlan vardı. Bence karakterin farklı bir tarzı olsa daha ilgi çekici olur diye düşünüyorum. bir yerden sonra sadece replik okuma gibi hissettim. Daha şirret bir kadın olabilir.
Sedat Bilenler gardiyan rolüne çok yakışmış. bazı detaylara dikkat edilmesi çok güzel mesela yüzüne darbuka üzerinden gelen tükürüğe verdiği tepkiyi arka tarafta olmasına rağmen (sahnede değilken) sürdürmeye devam ediyor. bence başarılıydı.
Haluk Bilginer eleştirisi yapmak için burası yeterince hazır mı emin değilim :) Oyun boyunca ister istemez gözünüz hep ona kayıyor. Ses konusunda çok sıkıntı var. Ne dediğini çoğu zaman anlamakta çok zorlandım. böyle bir ustayı bu şekilde izlemek istemezdim. Tabi bunun dışında mimiklerini, bedenini kullanmakta oldukça başarılı.
Metinde fazlasıyla siyasi mizah var. bence biraz dozu kaçmış. yani konuşmanın gidişatından bir süre sonra gelecek espriyi anlayabiliyorsunuz ve tadı kalmıyor. bu tarz mizah biraz daha yerinde kullanılmalı. Tabi bizim milletimiz buna hasret kaldığından her sahnede alkış kıyamet yaşanması şaşırtıcı değil. Final kısmı çok havada kalmış. Umarım iyileştirmeler olur.
Oyun Atölyesi’ne gelmeyeli epey zaman oldu, sezonu burada açmak mutluluk verici. Oyun güzel olsa da olmasa da bu mekanda seyretmek ayrı bir keyif.
Oyun başlamadan önce konusunu okuyup bir de afişine bakınca dolu dolu görünüyor. Başladıktan sonra ise, çok da fikir sahibi olmadan malum Herostratos’un Artemis Tapınağı’nı yaktıktan sonra gördüğü muameleyi ve devamında nelerle karşılaştığını gösteriyor. Aynı zamanda bunu ne amaçla yaptığını uzun uzun anlatıyor. Bu taraftan beğenimi kazandı.
Gelgelelim oyunda güldürmekten uzak espriler mevcut. Çipetpet üzerinden dahi şaka yapıldığını gördüm, keşke görmeseydim. Bu espriyi küçümsemeyi sözde entelektüel bir tavırla yapmıyorum. Yapılan bu tarz esprileri başka bir yerde duysam gülerim ama bu oyuna hiç oturmamış. Modern oyun anlayışı diyerek buralarda gezmek ne kadar uygun tartışılır. Ayrıca Haluk Bilginer ile Muharrem Özcan dışında diğer oyuncuların konuşmaları çok yuvarladığını düşünüyorum, bu durum bazı kısımları anlaşılması zor kıldı.
Oyunun verdiği his, “ekip olarak biz eğlenmek adına bir takım işler yapıyoruz, beğenip beğenmemek seyircinin zevkine kalmış” şeklinde geldi. Elbette bu bir tercihtir ve ekibin beğendirme konusunda beklentisi olmaması son derece doğaldır. Bunu anlayışla karşılıyor ve elimde oyundan kalan bir avuç mutluluk ile noktalıyorum; o da tahmin edileceği üzere Haluk Bilginer’i görmüş olmaktan kaynaklı zaten.
Kundakçı / Oyun Atölyesi