Oyun Atölyesi’ne gelmeyeli epey zaman oldu, sezonu burada açmak mutluluk verici. Oyun güzel olsa da olmasa da bu mekanda seyretmek ayrı bir keyif.
Oyun başlamadan önce konusunu okuyup bir de afişine bakınca dolu dolu görünüyor. Başladıktan sonra ise, çok da fikir sahibi olmadan malum Herostratos’un Artemis Tapınağı’nı yaktıktan sonra gördüğü muameleyi ve devamında nelerle karşılaştığını gösteriyor. Aynı zamanda bunu ne amaçla yaptığını uzun uzun anlatıyor. Bu taraftan beğenimi kazandı.
Gelgelelim oyunda güldürmekten uzak espriler mevcut. Çipetpet üzerinden dahi şaka yapıldığını gördüm, keşke görmeseydim. Bu espriyi küçümsemeyi sözde entelektüel bir tavırla yapmıyorum. Yapılan bu tarz esprileri başka bir yerde duysam gülerim ama bu oyuna hiç oturmamış. Modern oyun anlayışı diyerek buralarda gezmek ne kadar uygun tartışılır. Ayrıca Haluk Bilginer ile Muharrem Özcan dışında diğer oyuncuların konuşmaları çok yuvarladığını düşünüyorum, bu durum bazı kısımları anlaşılması zor kıldı.
Oyunun verdiği his, “ekip olarak biz eğlenmek adına bir takım işler yapıyoruz, beğenip beğenmemek seyircinin zevkine kalmış” şeklinde geldi. Elbette bu bir tercihtir ve ekibin beğendirme konusunda beklentisi olmaması son derece doğaldır. Bunu anlayışla karşılıyor ve elimde oyundan kalan bir avuç mutluluk ile noktalıyorum; o da tahmin edileceği üzere Haluk Bilginer’i görmüş olmaktan kaynaklı zaten.
Kundakçı / Oyun Atölyesi