İlk oynadığından bu yana tam bilet alacakken başka oyunlarımla çakışmasından dolayı bir türlü bilet alma fırsatı yaratamadığım MUSKAT oyununu nihayet 23.01.2025 tarihinde Zorlu PSM 0 Studio sahnesinde izleyebildim. Daha öncesinde Chaplin’den de tarzına az çok hakim olduğum, Muskat’ın da hem yazarı hem yönetmeni olan Aksel Bonfil gerçekten çok kaliteli bir metin ile karşımızda. Studio sahnesine ilk girdiğimizde bizi aralıklı olarak dizilmiş birçok dikey pozisyonda florasan aydınlatmalar karşılıyor. Esra Dermancıoğlu’nun sahneye gelmesiyle “Bugün benim en mutlu günüm, bugün benim annem öldü” dizesiyle oyun başlıyor. Yaşamaz ihtimaliyle dünyaya gelen ve buna inat yaşama tutunan, bu vesileyle de adı “Yaşar” olan karakterimiz Yaşar’ın annesinin mevlüdü ve Paris arasındaki spiritüel yolculuğundayız. Aşırı dindar, bir o kadar da sert ve bağnaz annesi ile hem kürt, hem devrimci babasının kızı olan Yaşar’ın “Yaşar” olma sürecinde karşılaştığı zorlukları görüyoruz. Farklı hayalleri varken bu hayallerde kendine yer edinemeyen bir kadın olan Yaşar, hem kendisiyle hem de çevresindekilerle barışık olmayı başarabilmiş, kusurlarını benimseyebilmiş ve de sevmiş. Derinlerine indiğimizde bağları kopmuş ve onarımı pek de mümkün olmayan anne-kız ilişkisinde yırtılıp atılan sayfalar, okunmamış dizeler, yaşanmamış hayatlar, tadılmamış mutluluklar ve bolca acı… Dermancıoğlu ona yazılan karakteriyle prova süresince öyle özdeşleşmiş ki, sahnede dersine ne kadar iyi çalıştığını resmen gösteriyor seyircisine. Oyunun adının nerden geldiğini oyunun sonlarına doğru anlıyoruz. Muskatın, kabak mücverinin ve bu spiritüel yolculuğun bu döngüsel eksende nasıl yer edindiğini çok başarılı bir şekilde anlatıyor metin. İzleyenler ne demek istediğimi iyi anlayacaktır, daha fazla spoiler vermek istemiyorum. Tek eleştirim şu yönde olabilir; duygulanmak ve deyimi yerindeyse bu dramada kendimi param parça etmek için oldukça hazırdım fakat aşırı duygu yoğunluğuna giremedim. Esra hanım elinden gelenin fazlasını yapıyor sahnede, âdeta iyi bir oyunculuk resitali izliyoruz. Kendisine hayrandım, bir kez daha hayran kaldım. Tek kişilik oyunlarda oyuncunun büründüğü karakteri içselleştirmesi önemlidir, burada bir ezberden öte iyi çalışılmış ve üzerine kendinden de süslü notalar yaratılmış, özenli bir iş görüyorsunuz. Bir resim galerisinde kübist bir tablodaki kişisel benzetimlerden, bir McDonalds hamburgerinin kişinin hayatında nasıl bir özgürlüğü ifade ettiğinden, dindeki bazı oluşumların insanın hayatını nasıl derinden ve acımasızca etkilediğinden, süslü ifadelerin içeride oluşturduğu yaralardan ve tüm bunların beraberinde isminin hakkını veren bir karakterden bahsediyorum. Oyunda çok başarılı nüanslar var, sırf bunun için bile bol alkışı hak ettiğini düşünüyorum. Dekorda ise; her bir duygunun yarattığı hislerin florasanlara yansıtılma detayı çok akıllıca ve başarılıydı. Bu bakımdan düşününce bu içsel spiritüel yolculuğa atıfta bulunuyor sahnedeki florasan aydınlatmalar. Kostümü çok sevdiğim sevgili tasarımcı arkadaşım Özlem Kaya tasarlamış, hikayeyle oldukça özleşen siyah, salaş bir tulum tasarlamış Esra hanıma. Ben beğendim. Her ne kadar kendisini olduğundan kilolu gösterse de hikaye nezdinde karakterle bağdaştığını düşünüyorum. Yer yer soyut dışavurumların yer aldığı, algımızla sürrealist bir tavırla oynayan MUSKAT oyunu her bakımdan görülmesi gereken, kaliteli oyunculuğun olduğu bir oyun… Finalde Esra hanımın hâlen gözyaşlarını sildiğini gördüm, o kadar içselleştirerek oynuyor işte! Oyun sonunda gündemimizde şu an yaşanan ve hepimizi derinden üzen Bolu/Kartalkaya olayına değinmesi de çok ince bir davranıştı. Oyunda emeği geçen herkesi gönülden tebrik ediyorum!
İzlediğim tiyatro, müzikal, bale ve opera temsillerini kendimce yorumladığım güncel paylaşımlarıma Instagram’da @metinler.sahneler hesabımdan ulaşabilir, ilgileniyorsanız takibe alabilirsiniz!
Muskat / Kadar