10 dalda en iyi 5 arasına girmek gayet de büyük bir başarı.
Oyunu beğenmeyen herkesin bu sonucu görmesini istedim. Belki tekrar şans vermek isteyenler olur. Hani mesela bazıları salonun azizliğine uğramış gibiler.
"Aptalca oyun"... "Çocukça nanik"... Belli ki tiyatro zevkiniz kadar iletişim yetkinliğiniz de gelişime hayli açık. Size düzenli maruz kalanlara sabır dilerim.
İskoç yazar John Buchan 1915 yılında bir casusluk romanı yazar; 39 BASAMAK. Romanı, 1935 yılında aynı isimle sinemaya uyarlayan ise Alfred Hitchcock'tur. Ana karakter Richard Hannay'in, gittiği gösteride tanıştığı gizemli kadının, kendi dairesinde bıçaklanması sonucu bulaştığı bir casusluk macerasıdır bize anlatılan. Kitapta Birinci Dünya Savaşı, filmde İkinci Dünya Savaşı öncesinde geçen hikayenin lokasyonu Londra'dan İskoçya'ya uzanmaktadır.
Ülkemizde de bir çok kez sahneye uyarlanan eserin bu akşam Tiyatroadam bünyesinde izlediğim hali "39 BUÇUK BASAMAK" orijinal esere gönderme niteliğinde yeni bir yazım. Her şeyden önce ana karakter, kitabın yazarı John Buchan'ın kendisi. Dönem, Cumhuriyet'in ilk yılları ve başlangıç noktamız İstanbul.
John, romanını yazmak için İstanbul Pera Palas'a gelir. Feshane'de katıldığı şenliklerde gizemli bir Rus kadın ile tanışır. Kadın, John'un odasında bıçaklanır ve zanlı durumuna düşen John, kılık değiştirerek peşine düşen ajan ve polislerden kaçmaya başlar. Bu süreçte "39 Buçuk Basamak"ın esrarını çözmeye çalışan John'un yolu Akşehir'den Konya'ya kadar uzanmaktadır. Bu kısacık özet bile, absürt komedinin sinyallerini net olarak yansıtmakta diye düşünüyorum.
"Bu oyunda adalet yok" diyerek selam çakılan "Teftişör"ü, eş dönemlerde sahnelenen "Empatopya"yı, hala oynamakta olan "Irma Vep'in Esrarı"nı izleyenler, bu oyunda nasıl bir yapı ile karşılaşacaklarını az çok öngörebilirler. Zira ortak payda, yaptığı her işte nev-i şahsına münhasır tarzı buram buram kokan Oğuz Utku Güneş. Kendisinin Eskişehir B.B.Ş.T.'deki "39 Basamak"ını izlemedim ancak yorumlardan edindiğim izlenime göre oradaki rejisinde, bugün hem yazarı hem yönetmeni olduğu oyunun sinyalini vermiş.
Işık/gölge oyunları, dekor, özgün müzikler (Vehbi Can Uyaroğlu bu sefer sahne üstü kişisidir de), oyunun dili, kostümden aksesuara her bir incelikli detay, aşinası ve meftunu olduğumuz unsurlar. Yine sahne ve dekor üzerinde muazzam bir hareket söz konusu. Basamaklı, rampalı, dönemeçli dekorda üstün performans ile rolden role giren usta oyuncuların her birini hem performansları hem de sakatlanmadan oyunu bitirdikleri için kutlarım:) Özellikle zeminin ıslandığı an ve sonrasında ayak kaymaları olabilir (ki oldu da), ayakkabı tabanlarına kaymaz unsurlar mı eklenmeli bilemedim.
Oyunun "yok artık" dedirten sürprizlerini yazmak istemiyorum ancak bir yer var ki benim için özel olan "Bitez Motel" sahnesi. Zira Norman Bates sinema tarihinin en sevdiğim karakterlerinden biridir ve bu sahne ile "39 Basamak" filminin yönetmeni Hitchcock ayrıca anılmıştır.
Milli mücadele döneminin sembol isimlerinden Halide Edip'in oyun içindeki varlığı da onca gülmece içinde göz dolduran apayrı bir unsur olarak bize yazarın ters köşe armağanıdır.
Klişeleşmiş bir söz öbeği, malesef hayatlarımızın kadim gerçeği oldu: "Sıkıntılı günlerden geçtiğimiz bu dönemde..." ile başlayan cümleler. İşte böyle zamanlarda ilaç gibi gelen “Abesle İştigalde Fevkalade Münasip Bir Temaşa!” izledik. Emeği geçen herkesi kutlarım.
Oyunları uzun soluklu, alkışları bol olsun.
Cihat Tamer Ve Zihni Göktay İle Bir Varmış Bir Yokmuş / Epizot Görsel Sanatlar