Müsahipzade Celal'in her oyununu keyifle seyretmiştim. Bu kez biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Engin Alkan sanırım gelen seyirci gülsün eğlensin hatta yatıya kalsın ve boş boş çıksın salondan diye düşünmüş olacak ki uzattıkça uzatmış. Ancak bu kez düşündüğü gibi keyifli olmamış. Hele yapay zeka müzikler Şehir Tiyatrosuna yakışmamış. Ödenekli tiyatro onca besteciyi ( bu ilerden ekmek yiyen insanları bir kenara iterek ) yapay zekayla beste yaptırmış olmasını hiç doğru bulmadım. Emeğe saygımdan saatlerce ter döken oyuncuların hatırına puanımı yüksek veriyorum. Sinirim geçince yoruma devam edeceğim.
Merhabalar, yorumunuza katılmaktayım. Müziklerin yapay zeka olduğuna dair bir paylaşım var mı acaba, siz nerden duydunuz? Eğer öyleyse daha da üzüldüm duruma.
Birlikte şoke edici derecede kötü bir şeye şahit olmak kadar bir grup insanı birbirine yakınlaştıran aktivite olmadığı inancındayım. Bu sebeple Haramiler’i izlediğim ya da izlemeye çalıştığım için pişman olduğumu söyleyemem. Tek başıma gitseydim herhalde hayal gördüğümü, tiyatro sanatına verdiğim aranın aklımı bulandırdığını ve belki de içten içe zevksiz bir sanat tüketicisine döndüğümü düşünürdüm.
Haramiler kötü bir oyundu. Sadece kötü değil, seyircinin utançtan yüzünün nasıl kızarmadığını anlamadığım bir “komedi” anlayışını kendi içinde pek komik gören, yer yer seyirciyi aptal yerine koyan, verdiği algılaması hiç de zor olmayan (ve şimdiye dek klişe olacak derecede sık işlenmiş) mesajların altının tekrar ve tekrar çizildiği, senaryonun öykülerinin birbirine yamuk yumuk bağlandığı, karikatürize karakterlerin yüzeysel bir kişilikten derine inmediği ve sevilebilecek herhangi bir karaktere sahip olmayan, bende yalnızca şaşkınlık yaratan bir oyundu. Komedi ayağı önde olan bir oyun için başarısız sayılacak şekilde türünün temelini şakalarından ya da ince dokunmuş durumlarından değil; anlamsız, abartılı karakterlerinin anlamsız, abartı hareketlerinden alıyordu.
Müzikal olmasına hiç gerek yoktu. Şarkılar ve danslar hakkında ne iyi ne de kötü bir yorum yapabilirim. Oyunun kalanından kopuk olmaları bir yana oyuna bir şey eklediklerini de düşünmüyorum. Vokal performanslar beklentimin üstünde değildi ancak çok yüksek beklentim olmadığını da eklemeliyim. Orijinal olmayan parçaların alakalı alakasız söylenmesini anlamsız buldum. Ayrıca aksanlara gerek olduğunu da düşünmüyorum - bu stilistik bir seçim olabilir ama mikrofonların boğukluğu ve kullanılan dil ile birlikte özellikle ilk yarıyı anlaşılması çok zor bir bulamaca döndürmüş. 3 saatlik uzunluğu olan oyun pek kolay 2 saate indirilebilirmiş ve indirmeliymiş de çünkü uzunluğunu hak eden bir içeriğe sahip değil. Komedisinin çoğunun bel altı şakalardan oluşması beni rahatsız etmezdi belki ama şakaları komik de bulmadım - gerçi bu konuda salonla ters düştüğümüzü de belirtmem gerekir. Oyunun bütününün üstünde kara bir bulut gibi duran ofansif seviyede oryantalist esintiler, şaka olarak oynanan (kan donduran) uzunca bir tecavüz girişimi ve geneleve satılma sahneleri, dini/siyasi eleştirilerin bayağılığı ve sığlığı... Bu oyunun kime ve hangi komedi/sanat anlayışına hitap ettiği bir muamma.
Oyuncuların yoğun bir çalışma temposundan geçtikleri aşikardı, bazı küçük hatalar dışında düzgün şekilde ilerledi. Oyunculuklar abartıydı ama karakterler zaten son derece karikatürizeydi, senaryoya uygun bir abartıda olduklarını düşünüyorum her ne kadar kendi zevkime uymamış olsa da. Ayrıca set, dekor, kostümler (oryantalizm esintilerini gözardı edince) keyifliydi. Emek harcayan oyuncu ve sahne arkası ekibini tebrik etmek isterim.
Musahipzade Celal’i okumadım, Engin Alkan hakkında sadece iyi şeyler duydum; ben bir yönetmen, oyuncu ya da eleştirmen de değilim. Yorumlarımın herhangi bir profesyonel temeli yok. Büyük bir grubun üzerinde bu denli emek harcadığı bir gösteriyi eleştirmekten de pek zevk aldığımı söyleyemem. Ama dün gece izlediğim gösteri beni sessiz kalamayacağım kadar yoğun bir şok duygusuna itti. Seyircilerin yorumlarını merakla bekleyeceğim.
Haramiler / İstanbul Şehir Tiyatroları