-
-
Oyunu dün Garibaldi Sahnesi'nde izledim.
Oyuncuların konsantrasyonu, uyumu, zamanlamaları çok iyiydi. Oyun için çok çalıştıkları belliydi ve performansları takdiri hakediyordu.
Dekorun evi sembolize eden zeminden yukarıdaki platformlu halini beğendim. Ayrıca konuya uygun olarak zamanla siyah platformda pek çok küçük ışıldayan geniş noktalar oluşturulması da iyi bir fikirdi.
Giysiler de oyunun konusunu destekleyecek uygunlukta ve özenle belirlenmişti.
"Elit muhit"in AVM'sinin adı ve oyunun şarkısının sözleri çok çok anlamlıydı.
--Spoiler içerir--
--Spoiler içerir--
Seyirciler salona girerken oyunun sonlarına yakın kısa bir bölümün oynanması ilginçti. Bunun seyircilerin oyunun atmosferine hızla girişini ve merakının stimüle edilmesini sağladığını söyleyebilirim. Ancak oyunun sonunun bu bölümle kalmadığını daha da vurucu bir sonunun olduğunu belirtmekle yetineyim.
Oyunun etik sorularına gelince;
Doğacak çocuğunuzun uyuşturucu madde kullanıcılarının ve suç işleyenlerin çoğunlukta olduğu bir çevreye göre daha iyi bir muhitte büyümesi için, bedava bir ev sahibi olmanız için, evinizi iyi dekore etmek, sürekli yenilemek ve daha da güzelleştirmek ve sürekli marka ürünlere ulaşabilmek için yapabileceğinizin sınırı nedir?
Tutkularınıza ulaşmanız için bir anlamda ruhunuzu şeytana kiralayabilir misiniz yoksa zaaflarınızı ve tüketim tutkularınızı sorgular mısınız?
Yanlış bir eylemimiz için başkaları tarafından anlaşılmamız (bu eylemi niçin yaptığımız), tümüyle bağışlanmamızı ve vicdanen aklanmamızı sağlar mı?
Evsizler yokedilmesi gereken zararlı böcekler gibi midir, yoksa hepimiz gibi vicdanları olan ve sosyoekonomik sistemin yarattığı talihsiz insanlar mıdır?
Sistem, yolaçtığı sorunlar için "böyle çözümler" oluşturabilecek kadar vahşileşebilir mi?
-
Günümüz kapitalist toplumunun tıkır tıkır işleyen kanlı dişlileri içinde hep daha fazlasını istiyor, çabucak manipüle oluyor ve tüketim kültürünün yoluna bir taşı da biz ekliyoruz. Tam da bu noktada içinde bulunduğumuz bu durumun farkında olmadan daha da ileri giderken yaptıklarımızın şiddetini daha da artırıyoruz. Daha güzel bir yaşam standartları için “rüya ev”lerine zahmetsizce kavuşan bir çiftin baştan çıkma hikayelerini minimal fakat sağlam metaforlar eşliğinde aktaran oyun, düşündürürken sorgulatıyor.
Hep daha fazlasına sahip olmak için çabalarken ezip geçtiklerine, insanoğlunun içindeki şeytana ve yetinmek bilmeyen tüketme hırsına bizzat tanıklık ettiren metin, tiyatronun eğlendiren kadar eğiten yönünü de vurgu yapıyor. Tabii oyunun başarısında en büyük pay sahibi Zeynep Mataracı Bektaş ve Tunca Soysal’ın harika oyunculukları oluyor. Kara mizahı da yerinde kullanan oyunun yuvarlak sahne tasarımı, haşeratları simgeleyen ve zeminde beliren beyaz ışıkları ilk göze çarpan noktalar oluyor. Bugüne dek ara ara da olsa seyircinin salona girdiği an sahnede olan oyuncuların varlığına tanıklık etsem de bu oyunla birlikte farklı bir tecrübe daha edindim. Seyircinin salona girip yerlerine yerleştiği anlarda oyunun sahnelenmeye başlaması o hararetli atmosferin içine dahil olma konusunda son derece iyi düşünülmüş bir detay olarak göze çarpıyor.
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun bu sezonki izlenebilir işlerinden biri olmuş kesinlikle. Seyircisinin de yoğun talebi karşılığında en az 3-4 sezon sahnede kalması dileğiyle. Niteliği yüksek bu tip oyunları daha fazla izleriz umarım. Tüm ekibin emeklerine sağlık.
-
Tüketim toplumu eleştirisi yapan bolca sanat eseri var. Bu oyun; dinamik rejisi, yaratıcı sahne kullanımı, harika oyunculuklarıyla duyguyu rahatça seyirciye geçirebilmesiyle sıyrılıyor. Oyunun sonunda ayakta alkislamadigim için özellikle iki başrol oyuncusundan özür dilerim. Numarasız Garibaldi Sahnesi'nin, yer kapmak için oyun öncesi kuyrukta bekleyen seyirciye sabır telkin eden sözlerle donatılması da hoş bir ayrıntı olmuş:)
-
İyi bir kapitalizm eleştirisi izlemek istiyorsanız bu çok iyi yazılmış ve çok iyi yönetilmiş, doğru bir oyun. Tiyatro literatürü takipçilerinin "Uğrak Yeri" eseriyle de tanıdığı yazarın bu oyunu daha önce de başka topluluklarca aynı isimle sahnelenmiş, yalnızca başka bir ekip farklı bir isim tercih etmiş. Açıkçası ben bu oyunu yapmak istesem oyun adı olarak orijinal ismi yerine oyunda da AVM adı olarak geçen "Asla Yetmez"i tercih ederdim. Bu kez DT'nin sahneye koyduğu oyun özellikle temposu hiç düşmeyen rejisiyle dikkat çekiyor. Bana kalırsa oyuna ve oyunculuklara biraz daha mizah unsurları katılırsa dört dörtlük olabilirdi ve yazıldığı gibi gerçek bir kara mizah olarak sahnelenmiş olabilirdi. Sezonun güzel işlerinden biri olduğu için iyi bir tiyatro seyircisi olduğunuzu düşünüyor (ya da düşünmek istiyorsanız) seyir repertuarınıza bu oyunu dahil etmemeniz çok büyük bir aptallık olur.
Işıltılı Haşerat / İstanbul Devlet Tiyatrosu