Yiğit Sertdemir hayranı bir tiyatrosever olarak onu kâh Kumbaracı50'de, kâh Şehir Tiyatroları'nda, kâh Edmond Rostand'ın lirik metninde, kâh Oğuz Atay'ın ironik dünyasında izlemekten, takip etmekten ve yeni ne üretecek, neye kafa yoracak diye düşünmekten garip bir zevk alıyoruz. Çoğul konuşuyorum çünkü yalnız olmadığımın farkındayım. Birbirinin benzeri olmayan, sürekli gidebileceği yeni ufuklar peşinde koşan sevgili Sertdemir'i yeni mekânımız Alan Kadıköy'de, Savaş'tan beri izleyemediğim dünya tatlısı Ecem Uzun ile birlikte, böylesine dinamik, güncel bir oyunda tekrar izlemek beni mutlu etti. 25. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında tiyatro dünyasına merhaba diyen oyun, gülümseterek bizi karşılasa da, sonra sonra eleştiri oklarını, mizahtan güç alarak korkusuzca fırlatıyor. Ben metni de, rejiyi de, oyunculuğu da, sahnelemeyi de, duayen Bülent Erkmen'in katkısını da beğendim ve tüm ekibi can-ı gönülden uzun uzun alkışladım. Hayatımızdan uçup giden 2020 senesinin ardından 2021'in görece daha dolu geçiyor olması, 2022'den beklentimizi yükseltiyor, ümidimizi canlı tutan tüm sanatçılara bir kez daha koccaman bir alkış...
Beni Sakın Yumruklardan