-
Her türlü sorgulama tekniğini kullanmaktan çekinmeyen, bu işi acımasızca yapan eski bir polisle, geçmişte birlikte çalıştığı doktorun yıllar sonra yeniden karşı karşıya gelişine tanıklık ediyoruz.
Ahmet Saraçoğlu, polis karakterine hayat verirken sorgulamalardan aldığı hazzı izleyiciye profesyonelce aktarıyor.
Bahtiyar Engin ise canlandırdığı karakterin pişmanlığını ve korkaklığını sade ama etkileyici bir oyunculukla yansıtıyor.
Oyunun dekoru ve atmosferi son derece kasvetli. Ancak bu iki karakteri yıllar sonra bir araya getiren yüzleşme için, sislerle desteklenen sahne tasarımı oldukça başarılı.
Evin giriş kapısı bölümünde dışarının, yani sokağın, akıcı video görüntüleriyle yansıtılması ise sahneye farklı bir boyut katıyor. Ara ara gözünüz, fonda yürüyen bir kediye ya da geçen araçlara takılabiliyor.
Polis karakteri yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymuyor ve doktorun üzerine kararlılıkla gidiyor. Hatta onu ailesi üzerinden bile vuracak sert sözler sarf ediyor.
Peki doktor bu noktada gerçeklerle yüzleşebilecek mi? Korkaklığını bir kenara bırakabilecek mi? Seyirci olarak oyun boyunca bu sorgulamayı siz de yapıyorsunuz.
Diyalogların uzunluğunu düşünürsek, oyunun tek perde olması ve süresinin kısa tutulması son derece yerinde bir tercih.
Metin, taşıdığı gerilim ve atmosfer unsurlarıyla herkese hitap etmeyebilir. Mesaj verme kaygısı taşımıyor, bir yüzleşme hikâyesinin ötesine geçemiyor belki ama güçlü oyunculuklar için izlemeye değer.
-
Tanıtım yazısına bakınca daha sert ve keskin dili olan bir oyun beklemiştim. Final sahnesindeki "naiflik" oyunun en etkili tarafı oldu. İki erkek yılların hesaplaşmasini eline yüzüne bulaştırırken, şahane bir dekor eşlik etti onlara. Ahmet Saraçoğlu ön plana çıkarken, çoğu zaman Bahtiyar Engin'in ritimsiz ve yorgun oyunu izleyici olarak beni de yordu. Emeği geçen herkese teşekkürler.
-
1980 Darbesine ve Anayasasına Yüzde 91 rekor oy oranı ile destek veren halkımızın, aradan yıllar geçtikten sonra aynı darbe ve yapıcılarına yine aynı oranda lanetler yağdırması, Halkımızın Orta Asya’dan bugüne kadar gelmiş olan “Güce, Güçlüye ve Silah Sahibine Tapınma” geleneğinin en büyük ispatıdır. Bu gelenek bugünde güçlü bir şekilde devam etmektedir. Bu geleneğin en büyük kusuru “Doğruya Doğru demekten çekinmek“ ve Adaletten uzaklaşmaktır.
İşte bu oyun 1980 darbesinde aktif olarak görev almış ve Adaletten Doğruluktan İnsanlıktan uzaklaşmış eski bir Polis ile Doktorun yıllar sonrasındaki hesaplaşmalarını anlatıyor. Tek perde ve 80 dakika süren oyun, darbenin toplum üzerindeki yıllarca süren psikolojik etkilerini gün yüzüne çıkarıyor. Türk Tiyatrosundaki ismini Sahne ve Dekor Tasarımı ile yapan Barış Dinçel’in, yönetmenlik işine el attıktan sonraki yönettiği 4.oyun. Daha önce “Uçurtmanın Kuyruğu” oyununu izlemiş ve yine bu oyun gibi beğenmiştim. Özellikle oyunun ortalarındaki gereksiz tekrarlar seyirciyi bir miktar sıksa da, finaldeki inanılmaz sürprizler ve yükselen gerilim oyuna çok başarılı bir final yaptırıyor.
Vicdansız ve acımasız eski Polis rolünde Ahmet Saraçoğlu ile bir türlü geçmişinden kopamayan pasif bir karaktere sahip doktor rolünde Bahtiyar Engin çok başarılılar. Özellikle Ahmet Saraçoğlu başarılı karakter canlandırması ile soğukkanlı seyircilerde bile büyük nefret hissi uyandırıyor oyun boyunca. Dekor olağanüstü iyi çünkü yine bir Barış Dinçel işi. Arka plana yansıtılan videodaki canlı mahalle görüntüleri oyunu çok gerçekçi kılmış. Aksesuarların verdiği mesajlar zekice düşünülmüş. Eli tüfekli asker kuklaları ile deponun demirli dış tarafı sahneyi bir nevi hapishaneye çevirmiş. Karanlık Işık düzeni de konsepte uymuş.
1980 Darbesini yaşamış herkesin muhakkak izlemesi gereken bir oyun. Ama bence asıl izlemesi gereken kitle, ilk paragrafta yazdığım geleneği yıllarca uygulamaya devam edenler olmalı!
-
Bu hikayeye "geçmiş" diyemedim. Geçmediği için de metinde çekingen bir üslup sezdim, tıpkı doktor gibi. Keşke geçmiş ile empati yapmaya çalışacağımız günlere ulaşsak!
Ahmet Saraçoğlu abartısız ve çok etkili oynuyor. Sadece onu izlemek için bile gidilir.
-
Ahmet Saraçoğlu'nun performansına tekrar hayran olduğum bir oyun olmuş. Dekorun Barış Dinçel elinden çıktığı belli olan, iki gün etkisinden çıkamadığım bir oyundu.
Geçmişin Gölgesi / İstanbul Şehir Tiyatroları