Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen 2 perde 2 saat süreli oyunun İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından 1 perde 1 saat 10 dakika süre ile sahnelenen biraz kısaltılmış ve hızlandırılmış versiyonu. Güzel şarkıların "remix"ine benzettim. Tercihim orjinal versiyonu. Kitapları da yavaş ve sindire sindire okumayı sevdiğimden belki.
Oyunu 29 Ekimde Üsküdar Stüdyo Sahnesi'nde izledim. Cumhuriyet dönemi büyük hikayecisi, kendisinden sonra gelen yazar ve şairleri etkilemiş, yaratıcı ve "özgür ruhlu" Sait Faik'in kaleminden çıkan güzel cümleleri, oyun sonunda bayrağımızı elinde tutarak cumhuriyet bayramımızı kutlayan ve yine cumhuriyetimizin yetiştirdiği usta bir sanatçıdan dinlemek insana gurur veriyor.
Tiyatrodan çıktık. Denizin karşı kıyısında Dolmabahçe Sarayı ve şehrin ikonik yapıları kırmızı ve beyaz renklerdeydi. Yürürken dıştan bir ses "hışt hışt" derken, içimden bir ses de "parla hilal ve yıldızım, parla beyaz ve kırmızım" demeye başladı...
Garibaldi salonun binasına bayılıyorum ama oturma düzeninden hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Oyuna erken gelen ön sıralara otururken, beş on dakika kala gelenler arkalarda önünde oturanın kafasını izlemeye mahkum ediliyor. Aynı sorunu Şehir Tiyatroları Gazhane sahnesinde yükseltmeli üç sıra oturma düzeni yaptırarak çözdü. Yıllardır aynı çözümü Garibaldi salonundan da bekliyoruz. Yoksa en güzel oyunlar bile bu oturma düzeni yüzünden ziyan olmaya devam edecek.
Sait Faik sevenlerin mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Ama oyunda bir şeyler aksak gidiyor. Bu oyuncudan kaynaklı değil bence. Rejiden olması muhtemel.
Her şeyden önce Garibaldi’yi çok sevdim. Sıradaki oyunları sabırsızlıkla bekliyorum.
Usta oyunculuk, güzel metin ve farklı reji bir araya gelince gayet güzel bir saatlik bir oyun ortaya çıkmış.
Meraklısı İçin “Öyle Bir Hikaye“ / İstanbul Devlet Tiyatrosu