Oyun Atölyesi neden böyle bir oyunu sahneye koydu anlamış değilim. Oyunun mesaj veren bir hikayesi yok. Koskoca Oyun Atölyesi oyuncularının sıradan bir oyunda yer almalarına gerek var mıydı? Bu oyunu amatör bir tiyatro grubu, düzgün bir metin, hikaye bulamamış olsa ve sırf oyun çıkarmış olmak için sahneye koysa anlarım.
Oyun Atölyesi gibi tiyatroların, daha vurucu hikayelere, metinlere, oyunculuklara sahip oyunlar koyması gerektiğini düşünüyorum.
Bu oyun, oyuncuların kendilerini sergileyebilecekleri performanslar da sunmuyor.
Açıkçası 75 dk.lık hayal kırıklığı oldu bu oyun.
Öncelikle tabii ki herkesin emeğine, performansına sağlık ama çocuğunu bıçaklanarak kaybetmiş bir ailenin, katille yüzleşmesini konu alan bir oyun nasıl bu kadar durağan ve öfkeden ari sahnelenebilir bilemiyorum.
Yas sürecinde olan, kayıp acısı taze olan birine oyunun iyi gelmeyeceğini düşünerek naçizane bir "izlemeyin" önerisinde bulunmak isterim, zira kendi yas sürecimin üzerinden 3-4 sene geçmesine rağmen tetiklediği yerler oldu.
Diğer bir konu ise, oyunculuklar. Oyunun konusu / metni ile oyunculuklar arasında bir duygu geçişmezliği olduğunu düşünüyorum, zira çok durağan bir oyun izliyoruz. Tokat sahnesi oyundaki en güzel sahneydi. "Daha iyi günlerimiz olmuştu" dan sevdiğim Sena Başdoğan'ın performansı bile oyunun durağanlığına kurban gitmiş gibiydi,. Özellikle Zeynep Alkaya'nın sahneler değişmesine rağmen değişmeyen "çatık kaş" mimikleri ve baba rolündeki Faruk Barman'ın tekdüze ses tonu metinden duygu çalmış gibi geldi.
Uzun Yol / Oyun Atölyesi