Oyunun başında olayın hemen anlaşılmamasını çoğu insandan farklı olarak garipsemedim. Oyuncuların oynadığı karakterlere sonradan ısınmak bana her zaman daha normal ve mantıklı geliyor. Tom ve Kyra 'ya da sonradan ısındım ve birbirleriyle tartışırken yaptıkları uzun konuşmalardan çıkaracak çok şey olduğunu düşünüyorum. Oyunun metni elime geçse de keşke daha fazla üzerine düşünebilsem. Oyun sahnelenirken de düşünmeye çalıştım ama daha çok duyguyu hissetmeye yönelik çaba sarf ettiğim için hangi tarafın daha doğru sözler sarf ettiğine karar veremedim. Tom'un en son sahneden çıkarken "Kyra bari belki affeder beni." gibi bir cümle kurması ve Haluk Bilginer'in oyunculuğuyla bu cümlenin çok üzücü hale gelmesi beni oyunda ağlattı. Kişiden kişiye görüşlerin çok değişebileceği bir oyun olmakla beraber hayatımda en çok aklımda yer edecek oyunlardan biri oldu.
Merhaba,
Oyunun konusunu, verdiği mesajı yada sunduğunu anlamak gerçekten zordu, oyun sonlarına doğru anlaşılır hale geldi. Haluk Bilgineri yorumlamak ayıp olur zaten oyundaki en dinamik, canlı, oyunu kaldıran karakterdi. Bir çoğunuz tabiki Haluk Bilgineri öveceksin gibi kesin yargıya varabilir ama oyuncular oyunun bir çekimi var ve izliyorlar ise bence kendileri de aynı düşüncede olacaktır.
Esra hanımın daha oyunun başında kardeş, arkadaş, sevgili belirsizliği içinde karşılamasındaki donukluk gerçekten bu oyun bitmez dedirtti. Sonraki adımları takip ederseniz verilen mesajlarda duygu yoktu, her şey düz bir metin okuması gibiydi. Yasak bir ilişki, hayatın içinden dip notlar, bir aşk yoğun bir duygu ve içtenliği hak ediyor bence.
Ben oyundan bir şey hissedemedim bu yüzden de çok üzüldüm diyebilirim.
Pencere / Oyun Atölyesi