-
Ayfer, Sinan, François Truffaut
Yapımcılığını Tiyatro Watt'ın üstlendiği, Yusuf Onur Aydın'ın yazıp, yönettiği " Sıradan Karşılaşmalar " adlı oyunda Elif Arman ve Onur Gürcay 'Ayfer', 'Sinan' karakterlerini başarıyla yaşar kılmışlar.
" Aynalar vardır...aşk ve sıradan olmayan karşılaşmalar..."
Sıradan bir karşılaşmayla başlıyor herşey aslında.Sıradan sözcükler, sıradan hayatlar giderek yerini gerçek ve kurguya, özel duygulara bırakıyor.
François Truffaut imzalı film afişleri mesela:
" Jules Et Jim ", " The 400 Blows ".
Hemen belirteyim, sıradan olmayan bir dekoru var oyunun.Yeşil ekran ve tiyatro sahnesi içiçe geçiyor bir anda.Hem perdede, hem sahnede izliyoruz olup biteni.Kısaca, sinematik bir anlatım sözkonusu.
Hani bazen olur, perde kapandığında, salondan çıktığımızda o oyun, o oyunun kahramanları bizlerle yaşamaya devam ederler.Ayfer ve Sinan ile döndüm eve.Darmadağındım, ıslak, zehir yeşili bir hüzün vardı sanki içimde.Bir damla gözyaşı, gözpınarlarımdan taşıp dudağımın kenarına doğru süzüldü usulca.Sahnede bırakılan izlerden, merak ettiğim ipuçlarını arayacaktım, vazgeçtim.
Farkındaydım, üçümüz de içine çekildiğimiz yalnızlıkta kaybolacaktık az sonra.Hiçbir yerde, hiçbir kimsede tam olarak tutunamamıştık çünkü.
Ayfer ve Sinan hayallerin, kırık, izole hayatların, hikayelerin insanlarıydılar.
" Ben zamana inanmıyorum !"
" Bir son yoksa illa ki bir son yazılır."
Yusuf Onur Aydın teksti, nasıl tanımlasam, adeta lirik tınılarla kanaviçelemiş.Sözcüklerin, duyguların ruhuna inmiş.Oyunculuklar, dekor, reji mükemmel bir biçimde örtüşmüş ve kusursuz bir illüzyon yaratılmış.
Her iki oyuncunun da yaşar kıldıkları karakterlerle kurdukları duygusal özdeşim, hiç kuşkusuz, oyuna çok şey katmış.
" Sıradan Karşılaşmalar " seyirciyi yüreğinden tutsak eden, sıra dışı, son derece özenle hazırlanmış, bana sorarsanız 'tiyatromuz için yeni bir boyutun habercisi olma niteliği taşıyan' bir eser.İzleyin, derim.
Oyunun Künyesi:
Yazan/Yöneten/Tasarlayan: Yusuf Onur Aydın
Oyuncular: Elif Arman, Onur Gürçay
Yönetmen Yrd.: Betül Sarıkavak
Işık Tas/Uyg: Polat Niloğlu
Ses/Müzik Tas: Tansu Çuhacı
Videographer: Said Demir
Oyun Fotoğrafları: Orçun Kaya
Prova Fofoğrafları: Klaus W. Eisenlohr
Afiş Fotoğraf: Edze Ali
-
Ayfer, Sinan, François Truffaut
Yapımcılığını Tiyatro Watt'ın üstlendiği, Yusuf Onur Aydın'ın yazıp, yönettiği " Sıradan Karşılaşmalar " adlı oyunda Elif Arman ve Onur Gürcay 'Ayfer', 'Sinan' karakterlerini başarıyla yaşar kılmışlar.
" Aynalar vardır...aşk ve sıradan olmayan karşılaşmalar..."
Sıradan bir karşılaşmayla başlıyor herşey aslında.Sıradan sözcükler, sıradan hayatlar giderek yerini gerçek ve kurguya, özel duygulara bırakıyor.
François Truffaut imzalı film afişleri mesela:
" Jules Et Jim ", " The 400 Blows ".
Hemen belirteyim, sıradan olmayan bir dekoru var oyunun.Yeşil ekran ve tiyatro sahnesi içiçe geçiyor bir anda.Hem perdede, hem sahnede izliyoruz olup biteni.Kısaca, sinematik bir anlatım sözkonusu.
Hani bazen olur, perde kapandığında, salondan çıktığımızda o oyun, o oyunun kahramanları bizlerle yaşamaya devam ederler.Ayfer ve Sinan ile döndüm eve.Darmadağındım, ıslak, zehir yeşili bir hüzün vardı sanki içimde.Bir damla gözyaşı, gözpınarlarımdan taşıp dudağımın kenarına doğru süzüldü usulca.Sahnede bırakılan izlerden, merak ettiğim ipuçlarını arayacaktım, vazgeçtim.
Farkındaydım, üçümüz de içine çekildiğimiz yalnızlıkta kaybolacaktık az sonra.Hiçbir yerde, hiçbir kimsede tam olarak tutunamamıştık çünkü.
Ayfer ve Sinan hayallerin, kırık, izole hayatların, hikayelerin insanlarıydılar.
" Ben zamana inanmıyorum !"
" Bir son yoksa illa ki bir son yazılır."
Yusuf Onur Aydın teksti, nasıl tanımlasam, adeta lirik tınılarla kanaviçelemiş.Sözcüklerin, duyguların ruhuna inmiş.Oyunculuklar, dekor, reji mükemmel bir biçimde örtüşmüş ve kusursuz bir illüzyon yaratılmış.
Her iki oyuncunun da yaşar kıldıkları karakterlerle kurdukları duygusal özdeşim, hiç kuşkusuz, oyuna çok şey katmış.
" Sıradan Karşılaşmalar " seyirciyi yüreğinden tutsak eden, sıra dışı, son derece özenle hazırlanmış, bana sorarsanız 'tiyatromuz için yeni bir boyutun habercisi olma niteliği taşıyan' bir eser.İzleyin, derim.
Oyunun Künyesi:
Yazan/Yöneten/Tasarlayan: Yusuf Onur Aydın
Oyuncular: Elif Arman, Onur Gürçay
Yönetmen Yrd.: Betül Sarıkavak
Işık Tas/Uyg: Polat Niloğlu
Ses/Müzik Tas: Tansu Çuhacı
Videographer: Said Demir
Oyun Fotoğrafları: Orçun Kaya
Prova Fofoğrafları: Klaus W. Eisenlohr
Afiş Fotoğraf: Edze Ali
-
Sezonun , kuşkusuz en etkileyici oyunlarından biriydi.Rejisi, oyunculukları kadar, Ceyda Odman'ın pürüzsüz, ustalıklı çevirisi de her türlü övgüyü hak ediyor
-
Üç Maymun
Anytos: Seviyor musun onu?
Theodote: Sevmek garip bir kelime. Sevilmeden sevmek mümkün mü?
Anytos: Sokrates seni sevmiyor mu?
Theodote: İşte, iş sevgiye gelince Sokrates herkesten farklı seviyor. O birini sevince kalbiyle değil de daha çok aklıyla seviyor galiba
Ksantippe’yi seviyor mu? Aklıyla evet.
Ama kalbiyle seviyor
olsaydı benim koynuma girmezdi. Beni seviyor mu? Aklıyla evet ama kalbiyle seviyor olsa benim
başka erkeklerle yatıp kalkmama bozulur buna izin vermezdi. O herkesi sever. Sizi bile sevebilir…
Emin Taşdemir'in yazdığı, Filiz Bingöl Akgül'ün Deniz Gül ile yönetip, kostüm tasarımını da üstlendiği, " Üç Maymun " da ışık tasarımını Gürkan Özgen, fotoğraf çekimlerini Oğulcan Delipınar, grafik ve illüstrasyon tasarımlarını Sinan Can Sak gerçekleştirmiş.
Atina sokaklarında, yalınayak dolaşan, baldırı çıplak, sefil ve yoksul Sokrates.
" Ben, Tanrı'nın devletin başına musallat ettiği bir at sineğiyim... "
Tanrıları reddeden, önerilen hayatlara sırt çevirmiş, kendi tanrısıyla konuşan Sokrates.
" Üç gün lodos eser...sonra güneş açar.Atina hep aynı Atina."
Anytos, Lycon, Meletos güçlerini, çıkarlarını, yerleşik düzenlerini korumak zorundadırlar.Verilemeyecek hesapları hesapları vardır.Esen rüzgarın yönüne ve şiddetine bağlı olarak, tıpkı bir bukalemun gibi renk ve duruş değiştirebilirler.Sadece muktedir olmak ve kazanmaktır onlar için aslolan.Yok ettikleri Sokrates'i bir anda kahraman ilan edecek kadar fırıldak olabilirler mesela.Dün dündür onlar için.
" Üç yıl önce tanrılara kavuşan büyük bilge Sokrates’in adını sonsuza dek yaşatmak
için Sokrates Akademisini kurma kararı aldık..."
Handan Delipınar, Selçuk Delipınar, Gürkan Sinan, Murat Akgül başarılı, abartısız, duru oyunculukarıyla Medeatos Meyhanesi'nde yaşananları son derece inandırıcı, etkileyici bir biçimde seyirciye yansıtıyorlar.
" Üç Maymun " teksti, rejisi, oyunculuklarıyla sezonun iyileri arasında...izlemenizi öneririm.
-
Gitta Mosca ve Jerry Ryan...birbirleri için geç kalmışlardı ya da birbirleri için çok erkendiler.Yoksa kader onları tam zamanında mı bir araya getirmişti ? Ne dersiniz ?
Jerry Ryan bir kavşaktaydı.Hangi yolu seçeceği, geleceğini nasıl belirleyeceği gibi pek çok sorunun Gitta Mosca'nun vereceği karara bağlı olduğunu sanıyordu.Kendine yeni bir hayat kurmak istiyordu aslında.Tazelenmek, taşkın heyecanlar tatmak, gerektiğinde isyan etmek, önerilen yaşamları elinin tersiyle itmek, yarım kalmışlıklarını gidermek istiyordu.Tüm bunları yapabilecek cesareti var mıydı ?
Ne tuhaf, Gitta Mosca ve Tess Ryan birbirleri için 'öteki' olsalar da, kader onları aynı erkeğin sevgilisi ve boşanmak üzere olduğu ( ama kopmayı göze alamadığı ) eşi konumunda buluşturmuştu.
Jerry Ryan kararsızdı...çelişkiler içindeydi.Aslında çok köşeli yalnızlıklar yaşıyordu.
Sevgi Sanlı'nın dilimize çevirdiği, William Gibson'un 1958-59 sezonunda ilk kez izleyiciyle buluşan, " Salıncakta İki Kişi / Two For The Seesaw " adlı oyununu, bu defa Bilge Emin hem yönetmiş, hem de dramaturjisini gerçekleştirmiş.
Yapımcılığını Batı Performans Sanatları, sahne tasarımını Cihan Aşar, kostüm tasarımını Nalan Alaylı, ışık tasarımını Murat Selçuk, hareket düzenini Ayşegül Erkutay, müziğini Doruk Gökcan ve Fatih Erköse, afiş / fotoğraf tasarımını Ufuk Cebeci/ Mopp, proje tasarımını Mustafa İri'nin üstlendiği oyunun yönetmen yardımcısı Ekin Deniz Görk.
Ece Özdikici ve İsmail Dündar Gitta ve Jerry karakterlerini yaşar kılmışlar.
Bu arada hemen belirteyim; Cihan Aşar sıkışık, adeta bir çember içinde kalmış hayatları, her zaman olduğu gibi son derece yaratıcı, övgüye değer bir sahne tasarımıyla ortaya koymuş.
Sıradan Karşılaşmalar / Tiyatro Watt