"İsmi kendisinden ağır oyun" Lütfen bu girişimden iyi/kötü yönlü bir mana çıkarmayın. Müsadenizle neden böyle dediğimi açayım:
Alzheimer, evreler şeklinde ilerleyen dram dolu bir hastalık. Oyun adında bunu görmek üzerime peşin bir ağırlık çökertmişti. Son günlerde izlediğim oyunların yüksek dram dozunu da düşününce, bir de oyunu "trajedi&dram, komedi" kategorisinde görünce ön algım katmerlendi. Bu, "öyle olsun" gibi bir beklenti değil. Zaten bence daha ziyade esprili dili ağır basan bir oyun olmuş ve iyi ki de öyle olmuş.
Yaklaşık 1 saat sürek tek perdelik oyunda anlatı, Mustafa adlı karakterin karşılaştığı biri üzerinden, adeta bir şeyi bizimle beraber keşfedecekmiş gibi, geçmişine yaptığı dönüşler şeklinde kurgulanmış. Farklı bölgeler, farklı insanlar, farklı anılar. İçinde "öteki/azınlık" vurgusu da var, taciz de, "yabancı" algısı da var, kültürün din temelli yapısına yönelik söylem de. Görece kısa süreye, esprili dil üzerinden bunca "meseleyi" sığdırmak, bu konuların etkisini biraz düşürdü gibi geldi bana. Gerçi öyle bir sürprizi var ki," belki de en güzeli herşeyi unutmak" dedirtti.
Mustafa Kırantepe; müthiş ses kullanımı, karakter ve buna bağlı şive geçişleri, dekoru tek bir sandalye bile olsa, sahneyi dopdolu gösterebilecek çok iyi bir oyuncu.
Oyundaki hakim melodi "Telgrafın tellerine kuşlar mı konar". Mustafa Bey gibi kulağı sağlam biri tarafından söylenirken söz/müzik örtüşmezliği aklıma takılmıştı. Ta ki finalde verilen orijinal bir ses kaydına kadar. Her şey orada anlam buldu. Benim bulduğum anlam bende kalsın. Kalsın ki siz de kendi anlamlarınızı bulun, bu işler böyle güzelleşmiyor mu zaten?
İzlemenizi önerdiğim bu oyunda emeği geçen herkese teşekkürler.
Disko Topu / Lemur Company