Victor Hugo klasiğinin birebir sahneye uyarlanışını bekleyen varsa, hayır bu öyle bir oyun değil. Romanın ana ekseninden hareketle, başat karakterlerle kurulmuş, metafizik bir kurguya sahip ama dünyevi göndermeleri de olan, yer yer gündelik ama bazen de Shakespeareyen dilli bir oyun.
Bir saat süren tek perdelik oyunu derli toplu buldum. Muharrem Uğurlu yarım yüz maskeler eşliğinde, beden dili ve ses değişimleri ile karakter geçişlerini gayet başarıyla yapıyor.
Eser sahiplerinin tercihidir elbette ancak ben Tanrı ile Quasimodo arasındaki diyaloğa, bana fazlaca ortaoyunu vari geldiği için ısınamadım. Buna karşın Esmeralda ve Quasimodo paslaşmasını her anlamda sevdim.
Her izleyenin meşrebine göre, desteden bir kart seçer gibi, içinden aforizma ya da duygu seçeceği bir oyun olmuş. Benim seçtiğim bana kalsın diyerek, sizi de kendi seçimleriniz için oyuna yönlendiriyorum:)
Emek sahiplerine teşekkürler.
Sezonda izleme fırsatı bulamadığım oyunu bu akşam açıkhavada izleyebildim.
Oyun özetini okuduğumda beni kronolojik bir cellatlık tarihi hikayesinin beklediğini düşünmüştüm ki özünde, zamansal ileri geri sıçramaları olsa da, öyle oldu.
Benim bu anlatıdan beklentim, daha gerilimli, sarsıcı, tabir yerindeyse bizi yerimize mıhlayan bir yapıda olmasıydı. Neticede dekorunda balta, kütük, tırnak sökücü, yağlı kazık, elektrikli sandalye ve bilumum işkence aletleri olan, sahnede kostümüyle beliren bir cellat gördük. Ancak yazar ve yönetmenin tercihiyle umduğumun aksine sevimli, anlatısına güncel espriler serpiştirilmiş bir cellat ile karşılaştım. Bu unsurlar bende oyunu, belirtilen trajedi/dram yapısından uzaklaştırdı. (Bu noktada oyun yazarı, oyunun karakomedi olduğu bilgisini verdi ki işte o zaman taşlar yerine oturdu. Bu bilgi önemli çünkü burada tür alanında yazan trajedi/dram bilgisi insanı illa ki bir beklentiye sokuyor. Sevgili tiyatrolar.com.tr oyun türü kısmını güncellemeniz şart:)
Olanı kabullenme noktasında bir değerlendirme yapmam gerekirse; öncelikle cellatlık, infazcılığın konu edilmesini sevdim sıradışı bir tercih. Neticede adı, usulü değişse de her dönemde var olmuş ve olan bir "meslek", uygulama. Oyunun tam da gladio, derin devlet üzerine birşeyler okuduğum, bu sistemin son halkası tetikçilik üzerine kafa yorduğum günlere denk gelmesi enteresan oldu. Düşünüyorum, bu "emir kulları" ne hisseder, bir insan bunu nasıl yapar, yapabilir, peki ya vicdanları?
Daha ziyade Ortaçağ ve Osmanlı, biraz da kelimenin çıkışı (Dimios Yunanca infazcı, cellat demekmiş) kaynaklı Antik Yunan örnekleri vurgulanan oyunun cellatlığı zamansız bir dille aktarmasını sevdim. "İşine" irade girdiği anda bunun katillik olarak anılacağı cellatlığın bile bir etiğinin olduğunun vurgulanması ironisi güzeldi. Oyunun, insanı bazı noktalarda araştırmaya sevk eden, bilgilendirici yanlarını da sevdim. Yaptıran, yapan tamam peki ya izleyen, diyerek topu halka, bizlere atması da isabetli oldu.
Ah bu oyun keşke mizahi unsurları elenip, daha "sert" sahnelenseydi dedim, diyorum, diyeceğim. O zaman tadından yenmezdi:)
Emek sahiplerine teşekkürler.
Quasimodo - Notre Dame'ın Kamburu / Asmalı Sahne