Fact Tiyatro ile tanışmam, onları radarıma almam "Sipariş Listesi" adlı uyarlamaları ile olmuştu. Bir sonraki oyunlarını merakla bekliyordum ki hikayesi ve rejisi Ali Haydar Çataltepe'ye ait "Sendrom"u geçen sezon sahnelemeye başladılar. Bu akşam izlediğim oyun, sahne ortasına konan sandalye üzerinde konumlanan oyuncusu ve kadın karakterin zamansal geri dönüşleri olan hikayesi bazında aklıma bir an için "Toz" oyununu getirdiyse de elbette uygulama, performans, olay dizisi bambaşka.
Sendrom'un dram yükü ağır; intihar, kayıp ile başa çıkma, yas süreci, suçluluk duygusunun altında ezilen ruh, dahası depresyon gibi konular işlenmiş. Karakterin, başa çıkma sürecinde yaşadığı bazı olayları aktarırken kullandığı esprili dil ile güzel bir denge sağlanmış. Gerçi ben bu durumu daha ziyade şöyle yorumladım: Karakter, acısıyla baş etme yöntemi olarak bazı şeylerin mizahını yapıyor. Oysa ki bu durum seyirci olarak benim gözümde acıyı daha da katmerlendiriyor, yani duble dram.
Karakterin çalışma mekanının bir yaşlı bakımevi olması ve buradan "hatırlama, hafıza" bahsi ile kurulan bağlantılar çok ince düşünülmüş.
Tek perde 75 dakika süren oyunun dekoru sade ama etkili; sandalyenin ve oyuncunun üzerinde durduğu platformda, içeriğe göre değişen led ışıklar mevcut. Bu ışıklar ile spotların senkronizasyonunu da beğendim.
Bir diğer hoşuma giden şey efektler oldu. Özellikle gelmekte olan bir ruhsal atağa gönderme yaparcasına duyulan, yavaş yavaş gücü artan, oyunun başı ve sonunda duyduğumuz o ritmik ses.
Sendrom'un oyuncusu Dilara Vural'ın daha nice güzel performslarını izleyeceğimizi biliyor ve sonrasını merakla bekliyorum.
Yolları açık, alkışları bol olsun.
Rumen yazar Matei Visniec, ülkemizde sahnelenen oyunlarını düşününce, Türk tiyatro izleyicisinin aşina olduğu bir isim. Tatbikat Sahnesi 6 yıl önce yazarın "Nina-İçi Doldurulmuş Martıların Hassasiyeti" adlı oyununu sahnelemişti. Son oyunları ise yine Visniec'ten "Batı Ekspresi".
Adetim değildir ama niyeyse oyun öncesinde, vaktim de vardı diye, internetten indirdiğim oyun metnini okudum. İçerdiği sahnelerin çeşitliliği, değinilen noktaların haklılığna rağmen metinden çok da keyif alamadım. Bu durum benim için, izleyeceğim oyuna dair beklentimi biraz aşağı çekmeme yol açtı. İyi ki de böyle oldu ki oyundan, umduğumu bulmuş halde çıktım.
Oyun derdini; vatan, savaş, sınırlar, Batı, özellikle de Amerikan emperyalizmine yönelik söylemler üzerinden sahneler şeklinde anlatıyor. Beni en çok ana teması "dönüş" olan son sözü etkiledi.
Dekor; sahne kullanımı; oyundaki büyük babanın büyükanneye çevrilişi ve bu rolde Selin Zafertepe'nin oluşu isabetli bulduğum unsurlar oldu.
Yolları açık olsun.
Sendrom / Fact Tiyatro