"Folie à deux" yani paylaşılmış psikotik bozukluğu arkadaşımdan ilk duyduğumda, kesinlikle romanı yazılacak, oyun olup sahnelenecek denli çarpıcı bir yaşanmışlık anlatmıştı bana. Gülhan Kadim'i böyle bir oyunu yazmaya iten sebep(ler) nedir bilmem ama Folie à deux'ü baz alarak güzel bir konu yakalamış, Hazal Türesan ve Yiğit Sertdemir gibi iki başarılı oyuncuya teslim etmiş oyunu SALINCAK'ı.
Prömiyer oyununu izledim: Bazı sahneler uzayıp sünüyor, bu sebeple oyun süresi de uzuyor; sahneler arası kopukluk hissi veren bir durum gözlemledim. Oynandıkça bu durumun toparlayacağını düşünüyorum.
Dijital unsurlar düşünce olarak hoş ama uygulamasının daha iyi olmasını beklerdim. Işıkta, özellikle spotların iki yandan dönüşümlü yanıp söndüğü sahne çok etkileyici idi.
Psikolojik dram yükü olan oyunları sevenler izlesin isterim. Ekibin, oyunun yolu açık, alkışı bol olsun.
Fact Tiyatro ile tanışmam, onları radarıma almam "Sipariş Listesi" adlı uyarlamaları ile olmuştu. Bir sonraki oyunlarını merakla bekliyordum ki hikayesi ve rejisi Ali Haydar Çataltepe'ye ait "Sendrom"u geçen sezon sahnelemeye başladılar. Bu akşam izlediğim oyun, sahne ortasına konan sandalye üzerinde konumlanan oyuncusu ve kadın karakterin zamansal geri dönüşleri olan hikayesi bazında aklıma bir an için "Toz" oyununu getirdiyse de elbette uygulama, performans, olay dizisi bambaşka.
Sendrom'un dram yükü ağır; intihar, kayıp ile başa çıkma, yas süreci, suçluluk duygusunun altında ezilen ruh, dahası depresyon gibi konular işlenmiş. Karakterin, başa çıkma sürecinde yaşadığı bazı olayları aktarırken kullandığı esprili dil ile güzel bir denge sağlanmış. Gerçi ben bu durumu daha ziyade şöyle yorumladım: Karakter, acısıyla baş etme yöntemi olarak bazı şeylerin mizahını yapıyor. Oysa ki bu durum seyirci olarak benim gözümde acıyı daha da katmerlendiriyor, yani duble dram.
Karakterin çalışma mekanının bir yaşlı bakımevi olması ve buradan "hatırlama, hafıza" bahsi ile kurulan bağlantılar çok ince düşünülmüş.
Tek perde 75 dakika süren oyunun dekoru sade ama etkili; sandalyenin ve oyuncunun üzerinde durduğu platformda, içeriğe göre değişen led ışıklar mevcut. Bu ışıklar ile spotların senkronizasyonunu da beğendim.
Bir diğer hoşuma giden şey efektler oldu. Özellikle gelmekte olan bir ruhsal atağa gönderme yaparcasına duyulan, yavaş yavaş gücü artan, oyunun başı ve sonunda duyduğumuz o ritmik ses.
Sendrom'un oyuncusu Dilara Vural'ın daha nice güzel performslarını izleyeceğimizi biliyor ve sonrasını merakla bekliyorum.
Yolları açık, alkışları bol olsun.
Salıncak / kumbaracı50