-
🎭Foucault “parrhesia” derken bir cesaretten söz eder: Kendine, topluma, iktidara rağmen gerçeği söyleme cesaretinden. Hakikatin sadece söylenmesi değil, söylerken göze alınan tehlikenin de farkında olunması meselesi.
🎭İşte "Parrhesia 2", bu cesaretin sahneye taşınmış hali. Foucault'un "Parrhesia - Gerçeği Söylemek" adlı kitabını kendine çıkış noktası olarak seçmiş oyun, 2019'daki ilk versiyondan sonra zamanla değişmiş, kendini yenilemiş.
🎭Çok kendine has bir rejisi var. Karanlıkta, koro halinde söylenen çocuk şarkısıyla açılıyor oyun. Boş bir alan, zemin koruyucu minderlerle kaplı, her oyuncuda bir seyyar ışık. Bunca minimalizm içinde beden, hareket, söz , bazen de sessizlik patlıyor elbette. Tüm bu düzen; yalınlık, yalnızlık, birşeylerin ardına saklanılmaması anlamındaki çıplaklık, ışığın aktive edilip edilmediği anlar Foucault'un Parrhesia'sına gönderme niteliğinde.
🎭Şarkıların koro halinde söylenmesi sembolizmi manidar. Özellikle de çocuk şarkıları ve marşların seçilmesi, şarkıların uzun tekrarlarla söylenmesi ve bu yolla seyirciye de tempo tutturması fikri şahane.
Bu bir tür toplumsal güvenlik alanı gibi. Yani herkesin aynı şeyi söylediği güvenli durumda o şeyin artık sorgulanmaması hali. E peki hani gerçek? İşte o korodan/sürüden çıkan, çıkabilen, kendi sesini, sözünü duyuranın ortaya çıkardığı şey parrhesia.
🎭Oyunun mantığını, uygulamasını çok beğendim. "Ne izliyoruz ki biz?" diyeninin bol olacağını düşündüğüm oyunu bu sebeple herkese öneremem😀 Ah bir de sert fiziksel performanslar akabinde sakatlık yaşanmamasına sevindim😀
-
-
🎭Alexander Sekulov’un metninden, Bilge Emin’in yönetiminde; Aytekin Atabey ve Gökay Müftütoğlu’nun karşılıklı parladığı bir oyun idi "Elektrikli Sandalye İçin Elektrik Yok". 10 ay oldu izleyeli ama dekoru, ışık uygulaması, Boa Sahne'de daha önce hiç görmediğim sahne düzeni ile yaşadığım gerilim hissi hala aklımda.
🎭Bir sandalyenin etrafında dönen ama aslında insanın vicdanına, iktidara, ölüme ve inanca dair sorular soran bir metindi. Zaman zaman didaktikleşse de, sağlam diyalogları vardı ve oyuncular bu metnin altını ustalıkla dolduruyordu.
🎭Her izleyici türüne hitap etmesi mümkün olmayan oyunlardan. Sanırım bu sebeple ömrü sezonlarca sürmedi ve keşke devam etseydi.
-
🎭2019 yılından beri Cihangir Atölye Sahnesi bünyesinde oynanan "Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” Dario Fo’nun sivri zekasını, sınıfsal isyanı komedinin diliyle harmanladığı eserlerinden biri. CAS'ın yorumu da bu politik komediyi, hem günümüz Türkiye’sine hem seyircinin kişisel hayatına dokunacak kadar sıcak ve canlı bir dille sahneliyor. 🎭Yönetmen Arzu Gamze Kılıç oyunun temposunu hiç düşürmeden, karakterler arası ilişkileri net biçimde
kurmuş. Fo’nun grotesk üslubunu abartıya kaçmadan korumuş. Son derece uyumlu oyuncu kadrosunun enerjisi sahneden salona taşan cinsten. 🎭Politik tiyatronun “nasıl güncel kalınır” sorusuna güçlü bir yanıt niteliğindeki oyun bu sezon da oynamaya devam ediyor, mutlaka izlemenizi öneririm.
-
🎭Artalan Kollektif’in “Yıldız”ı, bir kuşun hikayesi olsa da vardığı noktada insana dair bir metin. Yaşadığı evden kaçan Yıldız'ın sokağa karışmasıyla ivme kazanan bir anlatı. O “özgürlük” sandığı yer, bambaşka sınavlarla dolu bir alan aslında; kabul görmek, hayatta kalmak, var olmak. Yıldız'ın kanat çırpışı, insanın kendi yerini arayışına dönüşüyor adeta.
🎭Deniz Dursun’un metni yalınlıkla yazılmış. Anıl Can Beydilli'nin rejisi ne abartı var ne gösteriş içeriyor. Mine Nur Şen ise bu metni yaşayan bir organizmaya dönüştürüyor.
Kuşun ürkekliğini, kırılganlığını, hayatta kalma inadını aynı bedende taşıyor. Kimi anlarda sahneye sığmayan bir enerjiyle kanatlanıyor, kimi anlarda tek bir bakışla salonu susturuyor.
Bu nedenle 2025’te hem Direklerarası hem de Sadri Alışık’ta aldığı tek kişilik performans ödülleri tam da yerini bulmuş diyebiliriz.
🎭“Yıldız” kendi kabuğundan çıkmaya çalışan herkese armağan olsun.
Parrhesia 2 / Echoes Sahne