Oyun, çok başarılı bir reji (Güray Bey'in bu tarzdaki yetkinliği, diğer işleriyle de kanıtlı, tebrikler...), koreografi, sahne tasarımı ve oyunculuklarla akmasına rağmen, bence oyunda bıçak sırtı olan konu; tiyatro yazınının ustaları arasında sayılan ve "uyumsuz tiyatro"nun önemli kalemlerinden biri olan Ionesco'nun, "tiyatro sanatının kültleri" arasında sayılan bu metni.. bence bu tarz bir anlatım, genel izleyici profiline hitap etmiyor.. tüm oyun boyunca insan(lar)ın "bir hayvan"a dönüşmesi, neredeyse artık çocuk oyunlarında bile olmayan, vermek istediği mesajı çok dolambaçlı yollarla karmaşık hale getiren, seyirciyi yoran bir tarz.. Kaldı ki; yazarın "gergedanlaşma" ile kast ettiğinin ne olduğu konusunda bile eleştirmenler arasında bir yorum birliği yok.. Örneğin Shakespeare, insanın ve insanlığın neredeyse tüm hallerini, zamandan bağımsız bir tutarlılık ve doğrulukta, tragedya, komedya vs. tüm tiyatral unsurları yerli yerinde kullanarak işlemiş büyük bir yazardır ama hiç bir oyununda insanı bir hayvana dönüştürerek alegorik (ve bence saçma) bir anlatımı "akıl edememiş"tir..
İnce, naif, insanı en derininden, çocukluğundan, ilkgençliğinden yakalayan çok güzel bir oyun. Canlı müzik olarak keman eşliğinde olması, Çağrı Büyüksayar'ın tek kişilik bir oyunda, hiçbir kostüm, aksesuar değişimi olmadan farklı karakterlere bürünme ustalığı çok etkileyiciydi. 'Anılar, hayatın ziynetidir' sözü aklımda kalacak hep. "Doktoorrrrr bana 2 terkip İzmir yazzzzz" yankılanır bir de kalbimde...
Gergedanlar / İstanbul Devlet Tiyatrosu