Yıllarca araştırılmış, içselleştirilmiş ve en etkili biçimde oyun teksine dönüşmüş Fidel Castro’nun hayatı ve mücadelesi eminim kendi ülkesinde bile bu kadar güzel anlatılamazdı. Her bir cümlesi düşündüren, günümüz Türkiye’sine de göndermeler yaparak oyunu bir Küba hikayesinden çıkararak evrenselleştiren Yazar Yönetmen Onur Erbilen’in ruhuna, kalemine ve emeğine sağlık. Tabiki bir oyuncu için yorumlanması zor bir karakteri Fidel’in ruhuna bürünerek bizi göz yaşları içinde bırakan Tolga Pancaroğ’lunu da çok çok tebrik ediyorum. Bir oyuncunun kariyerinde çok önemli bir ivmedir böylesi karakterleri oynamak. Emeği geçen herkesi kutlarım.
Başlarda oyunun sürprizini anladığımı düşünerek “katil kesin uşaktır” edasıyla, tam sıkılmaya başlamıştım ki birden o sakin hastane görünümlü dekor toz duman oldu. Saniyeler içinde kan revan götürdü ortalığı. Gözümüzün önünde, kusmalar, bağırsak çıkarmalar, ciğer, dalak yemeler…Aman Allahım iğrenmeyle kahkahalar birbirine karıştı. Tam zaten ben bu finali tahmin etmiştim deyip, o öz güveni içinde kendi kendime konuşurken… Şok üstüne şok bir finalle karşılaştım. Oyun bitip sahneden çıkarken şokum devam etmiş olmalı ki, meğer o, o değilmiş, kim kimmiş, onun nesiymiş, aslında ben kimim diye kendi kendime söylendiğimi fark ettim. Ters köşe olmanın şaşkınlığı içinde böyle adamı mat ederler diye reji, dramaturji ve oyunculara şapka çıkardım. Emeğinize, alın terinize sağlık
Sağlam bir teks, sağlam bir reji olunca bir de Sibel Taşçıoğlu gibi gözleriyle, mimikleriyle ve tüm bedeniyle oyuna hayat veren bir oyuncu varsa ortaya gururla seyrettiğimiz harika bir oyun çıkıyor. Kosta Kortidis daha önceki rejisinde Sam karakterini erkeğe oynatmış. Bu rejisiyle savaş ortamında kadının naifliği ve merhamet duygusunun ön plana çıkması oyunun temasına çok hizmet etmiş. Emeği geçen herkesi kutluyorum
Ben Fidel / Glow Media