Oyun, ekip, seyirci ve sahne ile ilgili ayrı ayrı yorumda bulunmak istiyorum. Özellikle seyircinin oyun için ne kadar büyük bir unsur olduğunu bu oyunda bizzat yaşadım, onu sona saklıyorum.Öncelikle Kadıköy Çarşı'nın bağımsız bir tiyatro grubuna ev sahipliği yapmasını çok kıymetli buluyorum. Par Sahne'nin de hem seyirci kapasitesini hem sahne büyüklüğünü orantılı buldum. Havalandırma iyileştirilebilir.
Peer Gynt, müziklerini sevdiğim, hikayesini bildiğim ancak hiç sahnede izlemediğim bir oyundu. Bu oyunun sahnelendiğini gördüğümde çok heyecanlandım, büyük bir merak ve istekle oyuna gittim. Oyunla deneyimim büyük ölçüde olumlu oldu, özel bestelenmiş güzel oyun müziklerinin kullanılmaması bana kalırsa oyun için büyük bir kayıp olmuş, biraz da müziklerin hikayesini görmek adına gitmiştim. Ancak oyuncular şarkıları a capella söyleyerek biraz olsun onu bize tattırıyorlar. Özellikle ilk perdenin sonundaki şarkı hem söylenme hem de sahnelenme (oyuncuların bir kısmı güzel bir dokunuş olan sahnedeki perdenin arkasında gölge biçiminde kalarak söylediler) açısından çok başarılıydı, ilk sahnedeki diğer şarkılar ise bu kadar güzel söylenmedi diye düşündüm.
Genç ve yeni profesyonelleşen bir ekibin olması oyuna farklı bir hava ve dinamizm katmış. Metindeki trajik öğelerin ağır duyguların yeteri kadar verilerek sahnelenmediğini düşündüm. İlk sahnede arka planda kalan oyuncular -oyuncularla mı ilgili, metin gereği mi öyle anlayamadım- biraz sıkılmış görünüyorlardı, biri yüzüyle oynuyor, biri saçlarıyla oynuyor ve esniyordu.
Perde ve gölge tekniğini oyunun ruhuna çok uygun ve yaratıcı buldum. Sadece oyunu değerlendirsem 6.5 vermek isterdim.
Seyirciler arasında sadece benim dışarıdan, ekibi tanımadan geldiğimi düşündürecek bir hava vardı. Herkesin oyuncuların ailesi ya da arkadaşları olduğunu düşündüm. Birkaç yorumda da bahsedildiği gibi her söze hiç durmadan gülen bir kalabalık vardı. Ancak özellikle bir bey salonda bir tek kendisi varmış gibi davranıyordu. Kendim de bir süre amatör olarak tiyatroyla uğraşmış biri olarak seyirci tepkisinin oyuncular için ne kadar önemli olduğunu, her oyunun arkasında beğenilsin beğenilmesin saygı duyulması gereken muazzam bir emek olduğunu biliyorum. Ancak şunu da biliyorum ki, oyuncu ve seyirci her sahnelemede kimyası kendine has bir grup oluşturuyor. Herkes bi grubun bir parçası ve bir kişinin deneyimi oyunu ve diğer seyircilerin deneyimini engelleyecek bir niteliğe kavuşuyorsa orada tekrar bir düşünmek gerekiyor. Çoğu sahnede metnin duygusuna sürekli çok yüksek sesle gülen bir seyirci nedeniyle erişemedim. Kendi spontan hissim oluşmadı. Seyirci sanki bir yıl boyunca tanıdıklarının çalıştığını bilen ve yıl sonu müsameresinde tüm gerginliği her şeye gülerek boşaltan oyuncu yakınları gibiydi. Arada çıkmayı düşündüm ancak oyunun neye evrileceğini merak ettiğim için kalmak istedim ama ilk dakikalarda yine düşüncesiz bulduğum, oyuncuların seslerini ve seyircileri bastıran gülmeler nedeniyle ikinci sahnenin ilk dakikalarında artık dayanamayarak çıktım.
Çıktığımda masada görevli olan tiyatro görevlisi hanıma, oyun arasında tiyatro ekibiyle sohbet eden ve oyunda çok sık gülen bir seyirci nedeniyle kötü bir tiyatro bildirimi yaşadığımı, bu oyuna çok merak ederek geldiğimi, oyunun arkasındaki emeği tahmin edebildiğimi, bunu bir geribildirim olarak paylaşmak istediğimi aktardım. Görevli hanım bahsettiğim kişinin oyuncuların uzun zamandır görmediği biri olduğunu söyledi ve "ne yapayım yani ona gülme mi diyeyim? bunu mu istiyosunuz, bunu mu? siz de çıkarak oyunculara ayıp ettiniz" diyerek savunmacı bir biçimde bunu da geribildirim olarak taşıyamadı. Oyunun bütününde seyirci faktörü ve ardından görevli hanımla bu diyalog nedeniyle büyük bir hayalkırıklığı yaşayarak çıktım.
Ekibin emeğine sağlık, bu emeği tıkamayan bir seyirci kitlesi diliyorum.
N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hali / Tiyatro Hemhâl