"Acılar, bir kez anlatıldıkları yere tekrar uğrayacak kadar delikanlı değillerdir"
Bülbüllerin şakıyışına özenen, köy köy melodi toplayan, yolu kilise papazlığından aşk şarkıları söyleyen deli-dolu papazlığa, piyanistliğe ve koro şefliğine uzanan; şehir şehir, ülke ülke sesiyle, pır pır eden yüreğiyle birlikte gezinen Gomidas; bizi ömrünün son yıllarına, on sekiz sene süren sessizliğine, akıl hastanesindeki yalnız odasına çağırıyor.
Geçmişinden sürgün edilen, Ermeni olmakla tecrit edilen bu adamın sesine, biriktirdiği nice türküye, müziğine akıttığı hikâyelerine, şarkısını taşıyan çok sesli koroya, yaşanarak geçmiş bir ömre tanıklık etmek için insanlığınızı ve kimliğinizi bir kenara bırakıp ağaç olmaya davetlisiniz.
Hiçbir insana sesini duyuramazken bile onu duyan bir ağaca dönüştüğünüzde, dallarınıza kuşlar konduğunda, ayağınız toprağa basıp bir yandan hafiflerken bir yandan da hafızanızın ağırlığı ve unuttuğunuz güzelliklerle birlikte, acının anlatıldığı o yer olan Surp Vortvots Vorodman kilisesine adımınızı attığınızda; Gomidas'ın sesinin seyirciler arasından uçup yüreğinize konacağına ve sizi de şakımak zorunluluğuyla baş başa bırakacağına dair hiçbir kuşkunuz olmasın.
Acılar, bir kez anlatıldıkları yere tekrar uğrayacak kadar delikanlı değilmiş; oyunda geçiyordu bu cümle. Esas duyduğunuz ise şu: "Sessizlik, bir kez duyulduğu yere tekrar uğrayacak kadar delikanlı değildir."
Bu oyunu her cinsiyetin her delikanlısına tavsiye ederim.
Gomidas / Yolcu Tiyatro