III. Richard’ı 19.11.2024 tarihinde Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde izledim. 28. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, konuk ülke Almanya’dan gelen Thomas Ostermeier ile topluluğu Schaubühne Berlin tarafından sahnelenen III. Richard; âdeta seyircisine bir başyapıt sunuyor diyebilirim. Shakespeare’nin ölümsüz klasiğini Ostermeier topluluğunun gözünden görmek, ortaya çıkan Richard karakterine olan bakış açımızı derinleştirmek enteresan bir deneyimdi benim açımdan. Kambur sırtı, aksak yürüyüşü ve yalın boxer’ıyla karşımızda yer alan Richard’ın içinde yatan kötülüğünün günden güne nasıl daha kötü bir kimliğe evrildiği, şekil değiştirdiği ve hırsı uğruna sonunda dönüştüğü cani kişiliğindeki trajik notaları güzel bir reji ve iyi oyunculuklar ile enfes bir iş olmuş doğrusu. Herkesin nefret ettiği ve tabir-i caizse tiksinerek aşağıladığı Richard karakteri, bu nefret ve garezin birikimi ile içsel kötülüğünü daha ileri bir frekansta sergiliyor. Kral olma yolunda eyleme dökülen tüm düzenbazlıklar, öldürülen masum canlar, planlanan korkunç oyunlar ve oyun bitiminde kendinden kaçamamanın getirdiği o büyük hesaplaşma… Oyun tek perde ve 150 dk sürüyor. Oyunun dinamiğini ve akışını bozmamak adına iyi bir seçim olmuş gibi görünse de; izleyicilerden salonu terk edenler ve zaman zaman oyundan kopanlar olmadı değil. Hoş; bu hemen hemen her uzun oyunda olan bir durum fakat bugün özelinde daha çok rastladım. Oyun orjinal dili olan Almanca temsil ediliyor ve sahnenin hem ortasında hem de yanlarında bulunan ekranlarda senkronize Türkçe çeviri yer alıyor. Kendi adıma; Almanca bilmediğim için hem çeviriyi okuyup hem oyunu takip etmek biraz oyuna adapte olmamı zorlaştırdı. Dile hakim olsaydım eminim seyir keyfimi ve metne hakimiyetimi daha da güzelleştirebilir ve kolaylaştırırdı. Buna rağmen zor ve uzun olan text’i bir noktadan sonra yakalamayı zor da olsa başardım. Diyaloglarda çoğunlukla lanetleme ve bedduaların yer aldığı, dramaturjinin baskın olduğu, seyircide oyun sonrası yoruma açık ve üzerine uzun uzun konuşulup tartışılacak veriler bırakması, Ostermeier ‘in içselleştirdiği ve kötülüğüne hayran bıraktıracak delilikte bir Richard yaratması oyunda en beğendiğim öğelerdi. Cansız çocuk kuklaları ile Kral Edward’ın çocuklarının modellemesi çok akıllıca ve değişik bir tavır olmuş. Dinamiğe eşlik eden canlı müzik, bütünüyle sahne dekoru, kamera ile senkronize sahneler, sahne ortasında sarkan ışıklı mikrofon detayları ve seyircinin arasında da zaman zaman gerçekleşen oyun koreografisi bütünüyle çok iyiydi. Metnin daha anlaşılabilir olması gerektiğini düşündüğüm için 2 puanı ordan kırdım. Bu yorumum katiyen dil konusunda bir eleştirim değil, oyunun metnine genel bir eleştirimdir. Kötülük beslendikçe ve içselleşince ne kadar ileri gidilebilir? Hırslarımız kontrol edemediğimiz durumlara ulaştığında kendimizin kurbanı olmaktan kaçınabilir miyiz? Bu sorulara farklı bir bakışla yaklaştığımız, eşsiz bir deneyim oldu. Festival kapanışına yakışır, Çağdaş Tiyatro’ya ait klasik eserin yenilikçi bir uyarlamasını izledik. Bu görsel şölen için başta Schaubühne Berlin topluluğuna, ardından da İKSV ve İstanbul Tiyatro Festivali’ne sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
İzlediğim tiyatro, müzikal, bale ve opera temsillerini kendimce yorumladığım güncel paylaşımlarıma Instagram’da @metinler.sahneler hesabımdan ulaşabilir, ilgileniyorsanız takibe alabilirsiniz!
III. Richard / Schaubühne Berlin