Oyunun sonunu niye yazıyorsunuz beyefendi?! Yorumun başına oyun içi bilgi veya "spoiler" yazsaydınız bari.
Site yöneticisine öneri: Bu tarz durumlar sitede fazla olmaya başladı. Lütfen yorum kısmına "spoiler" butonu ekleyin. En azından sorumlu yorumcular oyun içi bilgiyi buton içine gizleyebilsin.
Oyun olumlu-olumsuz tam olarak beklentimi karşıladı. Yerli yazardan eli ayağı düzgün (sırıtan yanı olan ama güzelce) metin ve performanslar. Seyirciye de "içerdeymiş" hissi veren dekor (ki stüdyo sahnelerin bir özelliği de bu). Bir ara "oyuncular daha iyi oynayabilir miydi" diye düşündüm; kendilerini tutuyor gibilerdi. Mesela, Ozan Uçar'ı Tersine Dünya oyunundan hatırlıyorum. Çok acayip bir roldeydi ve harikaydı. Fakat sanırım burada mümkün değil. Çünkü, ortada karakterlerle yakınlık kurmamızı istemeyen resmi bir metin var. Reji ve oyuncular da buna göre hareket etmiş. Sadece, karakterinden dolayı Daniel Morrison'ı canlandıran Ali Çelik bunun dışındaydı. Dış görünüşüyle o rolün kalemiydi. İyi "cast" seçimi.
Karşılanan olumsuz beklentim ise, metne sinen resmiyetten ötürü bazı şeylerin çok kolaymış gibi anlatılması ve karakterlerin rasyonel olduğu ön kabulü. Bu durum bence yukarıda yazdıklarımdan kaynaklanıyor. Radyo Tiyatrosunda özellikle yerli oyunları dinlemişseniz veya A.Christie romanları okumuşsanız ne dediğimi anlamışsınızdır. Bu arada yerli oyun olmasına rağmen karakterlerin yabancı olmasının nedeni, kadın karakterin eşcinsel olması olabilir. Belki "bizde öyle şeyler olmaz" demeye çalışmış olabilirler. Oto-sansür mü? Bilmiyorum.
Arkadaşlarımdan birisi "bu oyun normal sahnede olsaydı herhalde oyundan kopardım" demişti. Katılıyorum. Stüdyo Sahneler için çok doğru bir oyun (içerde hissi) ve stüdyolarda oyunlar çoğu zaman tek perde oluyor. Buna rağmen çıkışta aklımıza takılan 2 sorudan biri, "2 perde olsaydı daha mı iyi olurdu?" idi. Karakterlerin dram yönünü de deşen 45 dakikalık karar perdesi sanki oyuna seviye atlatırdı. Neyse.
Diğer soru ise oyunun bitişiyle ilgili ve "oyun içi bilgi" (spoiler) vermek istemediğim için soruyu şöyle çeviriyorum: Oyunun sonunda gerçekleşen şey metindeki bir boşluğa mı işaret ediyor? Yahut "böyle bir şey de olabilir" denmek mi istiyor? Ya da finalde aksaklık mı çıktı? Çünkü metne göre odadaki herkes 170 IQ'nun üzerindeyken son birkaç dakika mantıklı değil. Son böyle ise benim için en büyük eksiği bu. Çünkü sanatta, alanı ne olursa olsun bir eserin nasıl bittiği nasıl başladığından daha önemli..
Buna rağmen oyun benden geçer not aldı. Hikayesiyle sizi farklı bir duyguya taşımayan, dünyanızdan koparmayan ve fakat izlerken de sıkılmayacağınız, merak ettiren, atmosferi ikna eden bir oyun Bay Z. Başta da belirttiğim gibi eli ayağı düzgün bir kapalı alan hikayesi/bulmacası.. Revize edilerek dört başı mamur hale de gelebilir. 7.1/10..
Alan Badiou'nun yaşamdaki 34 toplumsal-felsefi-siyasi kavramı felsefe ve sosyoloji temelinde tartışmaya açtığı oyun burada 15'e indirilmiş. Derlenmiş diye düşünebiliriz ancak bence ne oyuncular oynadıklarından bir şey anladı; ne de biz izlediğimizden.. Mesela Ahmed'in Cezayirli olmasının arkasındaki fikir ne? Oyunda işleniyor mu? Aslında tüm mesele orada. Cezayirli olmasında değil; Fransa'daki Cezayirli olmasında. İpucu olsun; yazar kitabın önsözünde şöyle diyor: "Eğer bir Alman olsaydım, Ahmed şüphesiz bir Türk olurdu, Macar olsaydım, Çingene olurdu, İngiliz olsaydım, Pakistanlı, ABD vatandaşı olsaydım, Meksikalı olurdu (...)" Süleyman Atanısev'in (Ahmed) çabası ve Suna Selen'in (Fatima) varlığı hariç iyi bir şey hatırlamıyorum.
Bir Baba Hamlet / Baba Sahne