cuma günü mecidiyeköy küçük sahnede izleme fırsatı buldum. pandemi önlemleri gereğince oturma düzeni, sandalyeler arası yarım metre mesafe konmuş şekildeydi. sandalyelerin yerlerini sürekli değiştirip, arkadaşlarına yakın mesafeye getirmeye çalışanlar, görevliler tarafından sık sık uyarıldılar. sinema ya da konsere nazaran, salonun küçük olması ve gelen izleyici kitlesinin daha özenli ve bilinçli olması sebebiyle herhangi bir sorun, dikkatsizlik yaşanmadı. 1.5 saat maskeyi çıkartamadan kapalı bir alanda oyun izlemek elbette ki kolay olmadı.
belirttiğim gibi, oyun tek perde ve 1.5 saat sürdü. bundan tam bir ay önce yazdığım tanımda da belirttiğim üzere oyun, 3 hikayeden oluşuyor. kadro şu şekilde;
1. oyun ölüler diyarı; demet ergün, oğuzhan erdoğan
2. oyun bir mutluluk anı; türkü deyiş çınar, berk sezenler
3. oyun karmakarışık; esra akbaş, kerim altınbaşak
oğuzhan erdoğan, oldukça sade, ancak bir tiyatro kursuna gitmiş ve kurs sonunda sahnelenen oyunlardaki oyuncu seviyesindeydi. performansını devlet tiyatrosu için yeterli bulmadım.
demet ergün, oyunculuğunu, mimiklerini insanların gözüne sokmaya çalıştı. bakın ben yetenekliyim, bakın ben yaşayarak oynuyorum. hayır, pek öyle olmadı. abartılı mimiklerini taşıyamadı. misal, radyum kızlarında bu şekilde performanslar izlemiştik. her iki oyuncunun perfromansı ve konunun derin bir hikayeyi özetlemesine anlatması bu hikayeyi oyundaki zayıf halka yapıyor. ergün, biraz daha gelişme kat eder ve abartılı mimikleri bir parça basitleştirirse başarılı bir oyuncu olacağını düşünüyorum.
türkü deyiş çınar ve berk sezenler'i beğendim. ne zayıf bir sadelik ne de abartılı bir coşku vardı. olması gerektiği hüznü, endişeyi, hayal kırıklığını çok güzel geçirdiler izleyiciye.
esra akbaş, oyundaki performansını en beğendiğim isimdi. etkileyici bir performanstı. daha önce iyi şanslar'da da izlediğim kerim altınbaşak bence arkadaşlarına göre usta seviyesinde. en azından bana sahneden yansıyan buydu. ikili, gerilimi öyle güzel yaşattılar ve öyle ahenkli oynadılar ki, maskeli bir şekilde, 1 saati aşkın bir süre nefes almakta zorlanmasına rağmen tüm salonun sıkılmadan izlediğini hissettim. denizin durgun anı da en coşkulu anı da başarıyla geçildi.
spoiler vermemek için oldukça üstün körü bir şekilde şunu diyebilirim ki, günümüz kadın erkek ilişkilerine değinen, 3 mutsuz ilişkiye pencere açan bir oyundu.
oyunda dekor üzerine konuşacak pek bir şey bulunmuyor. 6 sandalye, bir masa veya bank. sahne arkasında büyük bir perde ve yanlarda da 6 perde olmak üzere toplam 7 adet beyaz perde vardı. sade bir düzen. herhangi bir konuda eksiklik hissetrimedi. sahneyi yeterli derece doldurdu. küçük sahnede bundan fazlasını yapmak da ne kadar mümkün olabilir, tartışılır.
ışık, kesinlikle sınıfta kaldı. geliştirilmeli.
izleyelim mi, evet izleyin. ben keyif alarak izledim. kendinize soracak epey soru bulacaksınız bu oyun sonrası. oyuna haksızlık olmasın ama siz yine de büyük beklentilerle gitmeyin.
Her Şey Yolundaymış Gibi / İstanbul Devlet Tiyatrosu