-
Metin Belgin'in çok uzun süre oynadığı bu oyunu izleyebilmek bizim için çok zevkliydi. Oyunu ufak bir sahne olan Garibaldi Salon'da izledik. Oyun başlamadan önce oyuncunun yıllar önceki provalarından sahnelerinden fotoğraflar gördük. Sonrasında oyun başladı. Bir Kontrbas çalan devlet memurunun kendini sorgulaması, iç hesaplaşmasıydı konu. Aslında müzikle bu kadar yakın bir ilişkim yok. Çalışırken, otururken bol bol enstrümantal müzik dinlerim o kadar. Ancak bu kadar alakasız olduğum bir konu hakkında izlediğim bu tek kişilik oyunda 1 saat nasıl geçti anlamadım bile. Çok keyifliydi, kendisiyle oyun esnasında sık sık göz göze geldik. Oyun bittiğinde ve çıktığımızda kapının önünde arkadaşlarım sigara içerken metin bey kot pantolonunu gitmiş çıkıyorduk. Bir selam verdik, tebrik ve teşekkürlerimizi ilettik. Bu da bize sevimli bir anı oldu :)
Oyun şu an devlet tiyatrolarında oynanan çarpışma adlı oyunu andırıyor. Onu beğendiyseniz bunu da beğenirsiniz, ya da tam tersi.
-
Hausbühne yapımı, Michael Frayn'ın yazdığı Noyan Ayturan'ın dilimize kazandırıp yönettiği, Cansın Asarlı'nın yönetmen yardımcılığı, Melike Saba Akım'ın dramaturgluğunu, İrem Dilaver'in kostüm, Ayşe Sedef Ayter'in ışık, Emre Yunusoğlu'nun fotoğraf ve afiş, Çağrı Beklen'in müzik tasarımını üstelendiği "Kopenhang"( "Copenhagen") adlı oynunun danışmanlığını Ferdi Çetin, asistanlığını Sera Armağan gerçekleştirmiş Umut Beşkırma, Yaman Ceri, Burcu Ger başlıca rolleri paylaşmışlar.Başarılı yorumlara imza atmışlar.
Werner Heisenber 1941 yılında Kopenhang'a neden gelmişti ?
İnsan ruhunun içindeki karanlıklar neleri gizliyordu aslında ? 'Şimdi' durmadan eriyerek geçmişe dönüşüyordu sanki.
Sorumluluk ve suçluluk duygularının eşlik ettiği pişmanlık, bitmeyen bir hesaplaşma, uzlaşmazlık içindeydiler.Werner Heisenberg, Niels Bohr ve Margrethe Bohr gerçekdışı bir davanın değişen sanık ve yargıçlarıydı.Dönüp dolaşıp vardıkları tek şey sessizlikti.Belirsizlikti.O kahredici belirsizlik.
" Artık ölüyüz.
Kimseyi gücendiremez, kimseye ihanet edemeyiz."
" Bazı sorular hayalet gibidir.'
" Bellek enteresan bir anı defteri'.
Niels Bohr ve Werner Heisenberg'in sorumluluk ve suçluluk konusundaki farklı görüşlerine birbiriyle çarpışıyordu.
Sönmüş küllerin arasından eski bir alev yükseliyordu usulca.
Herkes birbiri için öteki ve herkes birbiri için aynaya düşen yansıydı.Sonsuz bir döngü içinde tamamlanmayan, bitip tükenmeyen bir ödeşme yaşıyorlardı.
" Kopenhang " sezonun izlenmesi gereken oyunlarından
-
Öldükten sonra huzur bulamayan ve tarihe yön vermiş iki fizikçi ile onları hayatın gerçekliğiyle yüz yüze getiren Margrethe'ın geçmişleriyle hesaplaşmalarını konu alan oyun, "belirsizlik" kavramı üzerinden seyircinin beynindeki nöronları hareketlendiren ve felsefi açıdan da derinliği bulunan bir denklemin içinde yolculuğa çıkarıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın kaotik ve boğucu atmosferi içinde tartışmaları alevlendirip soru işaretlerini birbirine ardına sıralatan bir ziyaretin anatomisini, bireyse hafızanın da yardımıyla yapmaya çalışan oyun, tartışmaya açtığı politika, etik, bilim ve tarih tartışmalarını da alevlendiriyor.
Yoğun diyaloglar ve fizik temelinden kurulan böylesine bir oyunu izleyebilmek ülkemiz için büyük bir kazanım çünkü benzer konuların işlendiği, farklı anlatım olanaklarının geri plana atıldığı ve en önemlisi tiyatro sanatının zarif duruşuna uygun oyunlarına ilginin daha düşük olduğu ülkemizde seyircisinin zihnini tatlı-sert bir biçimde zorlayan bu tip yapımların varlığı, tüm o ışıltısıyla kendisini açığa çıkarıyor.
Bunun yanında sahnedeki her üç oyuncunun da birbiriyle olan bağı ve bunun üzerinden kurulan çatışma ve birlikteliğin tasviri de oyunun başarısını yukarı taşıyan etmenlerin başında geliyor. Zor bir metne sahip olmasına karşın seyircisinin algılarını her an açık tutmayı başaran dinamik bir anlatım ve ışık kullanımıyla dikkat çeken oyun, bilimin aydınlatıcı fakat bir o kadar da çetrefilli yüzünü sevenlerin kaçırmaması gereken bir iş.
-
Oppenheimer filmini izlediğimizde atom bombasının babasının yaşadıklarını, hislerini gözlemleme fırsatı bulmuştuk. Bu gibi savaş anlarında bilim insanlarının verdikleri kararlar çok önemlidir. Yalnızca savaşın değil insanlığın da geleceğini etkilerler. Bu kararlar verilirken bilme ve merak etme güdüsünün yanında etik olanı iyi olanı yapabilmek her zaman mümkün olmayabilir. Olsa da olmasa da bu süreç bilim insanının karakterine, ilişkilerine geri dönülmez bir etki bırakır. Oppenheimer'da bunun olduğunu gördük. Bu tiyatro sayesinde ikinci dünya savaşı sırasında bilimle uğraşan Heisenberg'ün bakış açısını görmüş olacağız. Heisenberg ve Bohr'un ilişkisi çok geçmişe dayanır, beraber çalışırlar ve çok yakın bir ilişki geliştirirler. Bir bilim insanının doktora hocasıyla yaşadığı ilişki çok özeldir. Bir nevi evlilik gibidir, kolay kolay kopamayan bir bağ oluşur. En azından Heisenberg ve Bohr'a böyle olmuş. İkinci dünya savaşı sırasında Heisenberg Bohr'a bir ziyarette bulunur. Bu ziyaretin öncesinde ve sonrasındaki konuşmaları tiyatroda izliyoruz. Bu görüşmelerde birbirlerini sıkça yanlış anlarlar, kavga ederler. Bir matematikçi olarak bu tartışmalardan o kadar çok zevk aldım ki benim için aktı gitti diyaloglar. Oyuncuların performanslarını da çok beğendim. Oppenheimer'ı da izlediğim için hikayeler ve taraflar kafamda birleşti. Bir alman olan Heisenberg'ün olabilecek muhtemel bakış açısını da öğrenmiş, oldum. Onlarla empati kurabilmek benim için çok keyifliydi. Bilimle uğraşmak çok zordur, bunun yanında etik ahlaki problemlerle karşılaşabilirsiniz. Böyle şeylerle nasıl başa çıkılabileceğini ya da çıkılamayacağını izlemek isterseniz mutlaka tavsiye ederim.
Konudan çok uzaksanız hikayeyi gitmeden kısaca okumanızı tavsiye ederim.
Ayrıca oyuncuları gerçekten tebrik ederim, böyle zor bir konuda çok iyi performans gösterdiler. Bence salon mutlaka dolmalıydı ama maalesef çok boş koltuk vardı.
Acaba Heisenberg gerçekten atom bombasını bulabilir miydi? Neden bulamadı? Bilim insanları aynı anda aynı araştırma konularıyla uğraştığında biri galip gelir. Daha önce bulamayanın yaptığı hata nedir? Bu hata nelere mal olur?
-
Kontrabas / İstanbul Devlet Tiyatrosu