Bir apartmanın çöp eve dönüşmüş çatı katında barınan, geçmişleri ile bağları kopmuş 2 çöp toplayıcı kardeşin, hayatları ve ülkenin çözümsüz sorunları üzerine konuşmalarından oluşmuş vasat bir oyun.
Vasat diyorum çünkü oyunda net bir net bir mesaj yok. Hemen hemen her bir sorun alınmış 2 satır cümle ile geçiştirilmiş. Ya da o sorun üzerine bir mesaj veya çözüm sunulmamış. Oyun bittiğinde ben bu oyundan “şunu anladım” diyemiyorsunuz. “Üzüldüm, mutlu oldum, şaşırdım” diyemiyorsunuz. Zaten oyunun yazarının bugüne kadar beğendiğim tek oyunu da “İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı” idi. Diğer hiçbir oyununu sevemedim maalesef.
Oyunculuklar iyi. Usta oyuncu Nişan Şirinyan kalitesini hissettiriyor. Ama bu kalite bile oyunu kurtaramıyor. Işık ve Müzik desteği hiç yok. Kardeşlerin giysileri birer çöp toplayıcıya göre bir üst kalite seçilmiş. Oyunun tek beğendiğim yönü ise Dekoru. Muazzam detaylı ve ince düşünülmüş, web sitesindeki oyun fotoğraflarından sizler de bu güzelliği görebilirsiniz.
Tek perde ve 70 dakika süren bu sıkıcı ve anlamsız oyunu sadece çok vaktiniz varsa izlemenizi öneririm. Özellikle zaman ayrılıp gidilecek bir oyun değil.
Oyuncuların bile isteksizce ve sanki zoraki oynadığı, Rus edebiyatının karakteristiklerinden biri olan "anlatım ve diyalogların ağırdan aktığı", izlemesi zor, "meraklısına" bir prodüksiyon...
Reji'nin yorumu da çok ilginç... Birçok Çehov oyununu, hatta "Vanya Dayı"yı da, İBŞT'nin, birçoğu bugün hayatta olmayan, İsmet Ay, Ahmet Uz, Cüneyt Türel, Kamran Usluer, Tanju Tuncel.. gibi efsane kadrosundan izlemiş biri olarak, klasik bir metinde ve oyunda bu yorumları da anlayabilmiş değilim..
(Spoiler) sahnede bastonlu çin çin oyuncak gibi tavuk gezdirmeler, vantilatör sallamalar, oyuncuların "dengesizlik esleri", uzunca bir borudan şıpırtılı yağmur yağdırmalar... bunların hepsinin "derin anlamları" var belki ama seyirciye bir şey geçmiyor maalesef.. Kostümler de olmamış, doktorun ayakkabıları (ve diğer kıyafetler) Defacto'dan mı? 1895'lerde kalın beyaz plastik tabanlı ayakkabı mı vardı, ödenekli tiyatrosunuz, napıyorsunuz Allah aşkına? depolarınızda binlerce dönem kostümü ve aksesuarı yok mu?
Zaman hızla ve geri dönüşsüz şekilde akıp gidiyor, algı ve beğeniler çok çabuk değişiyor... birileri de bunu fark etse artık..
Sezonun en güçlü yapımlarından biri olduğunu düşündüğüm “Bir Ziyaret”, hem prodüksiyon kalitesi hem de yönetmen Yıldırım Fikret Urağ’ın sahne yorumuyla dikkat çeken, oldukça cesur ve etkileyici bir çalışma.
Oyun, paranın insanların hayatını ve değerlerini nasıl hızlıca değiştirebildiğini net bir şekilde gösteriyor. Adaletin bile satın alınabileceği bir düzeni anlatırken; bir eşin, hatta çocukların bile para için bir babadan vazgeçebileceği kadar çürümüş bir topluma ayna tutuyor. Bunların yanında güncel hayattan detaylar—basının özgürlüğünü sorgulayan bölümler ya da Filistin protestolarına yapılan polis müdahalesi gibi—doğal bir şekilde hikâyeye yerleştirilmiş.
Klasik tiyatrodan farklı olarak bazı sahnelerin animasyon tarzında görsel efektlerle işlenmesi oyuna farklı bir hava katmış ve anlatımı güçlendirmiş. Ayrıca seyircinin bir noktada oyuna dahil edilip gerçek bir sandıkla oylama yapması hem eğlenceli hem de oyunun temasına uygun bir dokunuş olmuş.
Süresi zaman zaman uzun hissettirse de ve bazı şarkıların ya da küçük sahnelerin çıkarılabileceğini düşünsem de, genel olarak akıcı, keyifli ve düşündüren bir oyun. “Bir Ziyaret”, sezonun izlemeye değer yapımlarından biri.
Mumyalar / İstanbul Devlet Tiyatrosu