Oyunu bugün (15.11.2024) izleme fırsatım oldu ve yalnızca 1.perde için yorum yapabileceğim çünkü çıkmak durumunda kaldım.
Öncelikle oyuncuların tümünü tebrik ederim. Özellikle otomatlar -bilhassa bavulları taşıyan oyuncu- gerçekten takdir edilesiydi. Maalesef oyunun geri kalanını izlemediğim için 1.perde odaklı yazıyorum: bu yetenekli arkadaşların oyunu daha çok taşımasını isterdim.
Problem bence oyunun taşınamaması. Richard'a geri kalan insanlar kadar negatif yaklaşmamıştım ve metni sevmiştim. Burda da metinle ilgili bir sıkıntım yoktu ama çok üzülerek şöyle bir kanıya vardım ki: Okan Bayülgen iyi bir tiyatro yönetmeni değil. Sahne üzerine ne olduğunu algılamak zordu. Hele ki sahneye ciddi anlamda yakın değilseniz, sahnede o esnada kimin konuştuğunu bile anlamak güçleşiyordu. Kim, neden, niye orda duruyor seçemedim. Işık ise fiyaskoydu. Bu uniq hall'un mu bir problemi yoksa ışık tasarımında bir sıkıntı mı yaşandı bilmiyorum ama ilk oyunun aksaklıkları diye geçemeyeceğim kadar ışık sorunu vardı. Neredeyse herkesin yüzüne gölge düşüyordu ve bunun sanatsal bi tarafı yoktu. Gölge düşmeyen yüzler rastgele karşıma çıktı, hararetli bir sahnede köşede duran Lucy tüm ışığı alıyordu mesela ve o sahnenin buna dair bir şey anlatmadığına eminim, anlatıyorsa da bu da çok saçma olucaktır. Kemal Yiğitcan ışık tasarımı konusunda usta bir isim olduğu için bu durumlarda da yönetmene dönüyorum doğal olarak..
Oyunun başında ön koltuklar kullanıldı ve oralarda gerçekten oyunu takip etmek imkansızlaştı. Işık yine ciddi bir sıkıntıydı.
Sesle ilgili de problemler oldu ama ses sıkıntıları ilk oyunun azizliği olabilir. Zaten bir ara ses ile ilgilenen kişi yanımızda tabletiyle ayarlamalar yaptı, uniq hall'un salonu yeterince kararmadığı için rahatsız olmadık tablet ışığından.
Oyunun bence bir temposu yoktu. Müzik seçimleri çok iyiydi, neden daha müzik ve dans ağırlıklı değildi bilmiyorum. Belki de bunlar 2.perdeye saklandı ve 2.perde de görsel olarak da bir şölen yaşandı :) 1.perde temposuz, dağınıktı.
Okan Bayülgen'in tiradı seyirzevkini en çok aldığın an oldu.
Gökşen Ateş'i de ayrıca tebrik ederim.
Oyun çok başarılı ancak o kadar zihinde oturması zaman alabiliyor ki biraz zorluyor izleyiciyi. Tam da Okan Bayülgen’in söyleşide söylediği gibi Van Helsing için bir çatışma yaşıyorsunuz içerde. Söyleşiye katılmasaydım bir tık daha düşük puan verebilirdim çünkü biraz daha net olmayan bir yerde kalabilirdi benim için (Aslında vermek istediğim puan 8.5, belki o zaman 7.5 olabilirdi). Hayko Cepkin söyleşide davulun olduğu yerde çıplak ses mümkün değil dedi, çok haklı bulsam da içimden Okan Bayülgen’in mikrofonunun bozulduğu sahnede ‘evet! keşke böyle devam etse’ diye düşünürken buldum kendimi ama daha arka sıralar için de problem olurdu muhtemelen. Fakat oyunculuklar, dekorlar, müziklere söylenecek söz zaten yok. Oyun çok dahice kurgulanmış. Oyun sonrası söyleşideyse muazzam keyif aldım. Hayko salonda yatmış bir gece önce sanırım :) Söyleşide tam bir yaramaz çocuk gibiydi, çook samimiydi, ortamı şenlendirdi. Okan Bayülgen de tiyatroyu ve her eleştiriyi/soruyu çok ciddiye alan tavrıyla çok takdir kazandı diye düşünüyorum. Napolyon’u bekleriz artık :) Emeğinize sağlık.
17 kasim 2024 uniq hall’de balkonda izleyebildim oyunu. emegi gecen bastan sona herkesin emeklerine saglik.
dun aksam izledigim sey muazzam sahne ve gorsel unsurlar doluydu ve cok etkilendim. Sanat dolu bir oyun ve ancak oyunu anlayabilmeniz icin hikayeyi bilmeniz gerekiyor, oyunu anlamak ağır-zor;,zira benim kafamda havada kalan hersey oyundan sonraki soyleside tam oturdu. tabi cok beklentili ve heyecanla gittim ve anlamakta zorlandigimda muzikler ve sahne sovlari ve isiklar beni fazlasiyla doyuruyordu. buralar epey etkileyiciydi.
ne adamsin Okan Bayulgen. tesekkur ederim…
Drakula / BKM