Oyunun başında bir oyun alma (mı denir?) sorunu var gibi oldu, toparlandı sonradan. Derya Özsoy'un mimiklerini fazla yorduğunu düşündüm, ona da alıştım sonradan. Metin fena değildi, filmini izlemiş biri olarak tiyatrolaştırılmış halini de beğendim. Tek sorun, Bahçe Galata'daki sahne düzeni. İnce uzun bir sahne, sahneye paralel ve sıfır olarak yine ince uzun düzende oturtulmuş izleyiciler, iki karakterin biri bir tarafta diğeri öbür tarafta konuşunca (ki çok var böyle sahneler) tenis maçı izler gibi bir ona bir buna buraya kafayı çevirip duruyorsunuz. Bir noktada yorulup ve sıkılıp öteki karakter konuşurken bile tek oyuncuda kalmaya başladım. Bir de oyunun adının üzerine oturduğu konuya oyunun son 20 da geliniyor, ondan öncesinde bir ilişkinin başlama sürecine şahit oluyoruz. Her şeye rağmen çok takılmadan izlendiğinde, keyifli vakit geçirilebilecek bir oyun.
Esra Dermancıoğlu'nun Melikşah'la birlikte çektiği bir Roma videosu vardı, Youtube'a yazıp bulabilirsiniz. O videoda Esra hanımın tırnak içinde "taşkın" özgüveni beni çok irrite etmişti. Sanırım o video bende iz bırakmış, zira oyunu da aynı pencereden izledim ve oyunculuk bana hiç geçmedi. Haddim olmayarak, metnin akmadığını da düşünüyorum. Muskat isminin nereden geldiğine dair o zorlama detay neydi öyle?? Öte yandan, oyun sonunda milletin ayaklara fırlayıp göz yaşları içinde "Bırrravooo!!" diye alkış tutması sorunun bende olabileceği hissi uyandırmadı değil :) Sonuçta sanat son derece öznel bişey, bazılarının beğendiğini bazıları beğenmez. Vesselam, benim için "Meh" bir oyun oldu.
İspat / BahçeGalata