Autopsy Üzerine – Bir Performans mı, Bir Egonun Otopsisi mi?
“Sanat sanat için midir? Sanat halk için midir?” soruları hep tartışılır. Ama Autopsy’i izledikten sonra bu tartışmaya bir soru daha eklemek istedim: Sanat, yönetmenin kendi duygusal laboratuvarında egosunu seyirci üzerinde test etme alanı mıdır?
Metinsiz, kurgusuz, hatta omurgasız bir performans izledik… Kendi içinde bir hiyerarşi kurmaya çalışsa da, bu yapının içinde bile bir uyum eksikliği hakimdi. Sürekli “performans” diyorum, çünkü bu ne bir tiyatro oyunu, ne dans tiyatrosu, ne de fiziksel tiyatro… Sadece bir “performans.” Yani var olmaya çalışan ama türünü bulamamış bir ifade biçimi.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin repertuarında yer alan Delirium’u izleyenler, Autopsy’deki koreografik benzerliği hemen fark edecektir. İlginç bir tesadüf mü, yoksa farkında olmadan bir tekrar mı, bilemiyorum… ama oldukça dikkat çekici bir paralellikti.
Ve bir not: Bazı tiyatro gelenekleri vardır ki, unutulmamalıdır. Bir eserin prömiyerinde, perde kapanırken tüm emekçilerin adları anılır; seyirci de sabırla, saygıyla herkesi tek tek alkışlar.
Ancak dün gece bir yönetmenden şu cümleyi duyduk:
“Ekip çok kalabalık, herkesin adını sayamayacağım.” Bu cümle, sadece bir gelenekten değil, tiyatro ahlakından da bir kopuşun göstergesi gibiydi.
Bir süreliğine de olsa yaşadığınız dünyadan tamamen uzaklaşıp bambaşka bir dünyada var olduğunuzu düşünün. İşte “Bölge” sizi o dünyaya götürüyor.
Oyunculuklarıyla, senaryosuyla etkisini uzun süre zihninizin derinliklerinde hissedeceğiniz bir oyun.
Autopsy / Echoes Sahne