Pa pa pa pa palto
1800'lerde değilse de, şimdi üşütmemek için kombi vardı, elektrik vardı. Isparta'da fırtınayla karışık iki gündür yağan kar. Ya kesilen elektrikler? Ondan mıydı? Öldü mü, yoksa öldürüldü müydü? Yattığı yerin soğuğundan dolayı mı? Donmuş muydu elleri? Donmuştur, elektriğini kesmeseler sımsıcak gülüşü gibi kalabilirdi kalbi. İnsana elektrik çok mu görülmüştü? Devlet yurttaşlarının ihtiyaçlarını sağlayan, onlara ait kurumlarını neden, en kürklü paltolulara satmıştı?!
Ölüm raporunu okuduğum gündü.
Yoldaki kağıt toplayıcı kadın, kaldırıma oturmuş bayat ekmeği kemiriyorken tabu değil miydi açlık? Çocukken "teneşir paklasın seni!" deyen nineler bilirim, bu çok ağır laftır! Kocakarı lafı deyip geçmeyin, sırf insanı işsiz aç koyanlara edilir. Yine de, kaskatı ekmeği ısıramadığı içindi. Dişi kaşınıyor, ondan verdik deyip gülmüştü kocasıyla oğlu.
Nice kürklü mantolar ve paltolar hediye etmişlerdir kim bilebilir? Bildiklerimiz o da Amerikan Mahkemelerinin serbest bıraktıkları için Reza. Çiftliğinde beyaz bir atı okşuyor olmalı şimdi, ole! Değil mi ki Dünya küçüldü, yalnızlık çoğaldı derken yanıma iki genç kadın oturmaz mı? Tanışmamıştık. Paltomu dizime koydum. Tam salondakiler de yerleşmiş olmalı ki sıcaklık yükseliyorken, koşarak girişiyle salona elindeki şişeyi bana, kağıtları arka sıraya doğru uzatıp tutmamız istendi. Güven içinde üstünü başını düzeltti, pantolon askılarını, gömleğini. Çekinmiş gibiydi, geç kaldığından.
Ben şişeyi açmadım, etiketine baktık tabi, votka. Sıcak tutar onu. Paltosunu giyince şişeyi verdim. Mutluyum rolümden bunu da belirtmeliyim. Akakiy Akakiyeviç nefes nefeseydi, bir tur atmış gibiydi iki sahne arasında. Her koltuk bir ev, sıra araları sokak, yürüyüş yolları caddeler, aşağıdakiler de sahnenin oyuncuları bir hayli zamandır bu mekanları özletmiş tiyatroculara.
Sahneler çok geniş kürsülerdir ve biletsiz girenlerin yeridir. Özel olmak böyle bir şeydir. Yaşamayı öğretmenin yeri, sahneye çıktı Akakiy Akakiyeviç, soyadı Başmaçkin. Başmaç bazı sözlük okuyanların bildiği gibi kundura demek. Başmak'tan geliyormuş. İyi ki ayaklarımız var Başmaçkin, iyi ki yürüyebiliyoruz. İyi ki ayaklarımız var Başmaçkin, çoraplarımız var. Petersburg, çok daha soğuktur. Hayır. Sahneye çıktığında çorapları yoktu. Vardı. Hayır yoktu, hatırlıyorum. Sahnede site veya apartman, dar merdivenleri olan bir evi vardı. Hayır. Bir masası ve sandalyesi vardı.
Bir masası ve sandalyesi olmasa da olurdu. Çorapları vardı. Hayır, emin olmayın. Çok işlevli dört ayaklı temelleri çadırdan bu yana gelişe gelişe umulan bütün hayaller, boyalı çarşaftan yapılsa da böyle büyük, geniş dolup dolup boşalan bir pencereyi gözler. Sahnedeki bütün ayaklar çorapsızdı: Masanın dört ayağı, sandalyenin dört ayağı ve Akakiy Akakiyeviç'in iki ayağı. Kafası, üşümekten takırdayan dişlerine söz geçiremedi, bu yüzden adını bile kekeledi. Hayır, adını bile kolay hatırlatmayan kağıtlarla doluydu masası, temize çektiği parmaklarıyla elleri donmuştu. Olsun yine de tüy gibidir o koca tuğla gibi sözlükler; kağıtlar uçuştuğunda, ah sözlüklerin yere düşen onarılmayı bekleyen tümceleri...
Zamanın sözlükleri durmadan devrimlerle onardığını, onları da değişime uğrattığını ve işinin anlamsızlaşmasının düşünmeyi öğretenlerin fantezili çokluğuna değil, havanın soğukluğuna,
şey gibi, ölü şeylerin buzu gibi bir rüzgarda taklamakan çölünde dolaşmanın saçmalığını yaşıyordu elek gibi bir paltoyla.
Bir palto, samur bir kürkle yakaladığı şansla, fırtınalı buz kestiği çölü, sihirli bir kokteyle mi dönüştürecek? Bu kısmı nefes bile almadan merak içinde beklemişimdir hep, her kürk paltoyla dans edişlerini.
Palto, Nikolay GOGOL'un yazdığı oyun, Şükrü Veysel Alankaya'dan kürk mantolulardan korkmak için değil, onlara nasıl direnilir bir kez daha düşünmek için Kadıköy'de Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde sergileniyor.
ybodur
9.şubat.2022
Palto / Oyun İşleri