Tiyatronun, şiirle, edebiyatla, ölümle, hayatla kısacası insanla iç içe olduğunu, ayrılamaz bir bütün olduğunu Şairler Mezarlığı'nı izleyince bir kez daha anladım. Prömiyerde izlediğim oyunda, oyunculuktan metne, rejiden, dekor ve ışığa...İncelikle, emekle işlenmiş ve seyirci karşısına çıkmış bir oyun izledik. A.H.E.N.K Tiyatro'nun ışığı hiç sönmesin. Teşekkür ve sevgiyle...
"Şairler Mezarlığı" oyununu izlemek, bir tiyatro deneyiminden çok daha fazlasıydı; adeta duygusal bir yolculuğa çıktım. Ersin Doğan'ın yazdığı, Selena Demirli Doğan'ın ise yönetmenliğini üstlendiği bu eser, sadece bir tiyatro gösterisi değil, şiirsel bir deneyimdi. Oyun başladığı andan itibaren, hayat ve ölüm, varlık ve yokluk arasındaki ince sınırları hissettim. Mısra ve Piraye'nin hikayesi, iki ruhun içsel çatışmaları, izleyiciyi derinden etkileyen bir dramın içine çekiyor.
Özellikle oyunculuklar inanılmazdı. Selena Demirli ve Dilek Uluer, karakterlerine o kadar derinlik katmışlar ki, izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Işıklar ve dekorlar da bu mistik atmosferi güçlendiriyordu.
Bu oyun, sadece sahnede gördüğümüz bir hikaye değil, aynı zamanda ruhsal bir keşifti. Geçmişin, hatıraların ve kaybolan anların yankıları arasında kaybolmak, her bir kelimenin ağırlığını hissetmek…
Bunu izlemeyi düşünen herkese kesinlikle tavsiye ediyorum. "Şairler Mezarlığı", sadece izlenmesi gereken değil, hissedilmesi gereken bir oyun.
Şairler mezarlığı karakterlerin duygusal derinliği ile bizleri şairlerin yaşamlarının acı tatlı yanlarına çekti. Şairlerin iç dünyaları onların yalnızlıkları ve toplumun onları anlamakta ne kadar yetersiz kaldığını görmek bizleri düşündüren noktaydı.
Her yönüyle müthiş ele alınmış bir sahneydi. Kesinlikle izlenmeli ve iletilmeli
Şiirin ve tiyatronun harmanlandığı bu özgün oyunu izlemek için sabırsızlıkla bekliyoruz.
Şairler Mezarlığı / A.H.E.N.K