“Hani... tam uykuya dalmadan... rüya görmeye başlamadan veya derin uykudayken... İnsan o zaman nerededir?”
Dünya, II. Dünya Savaşı’nın ayak seslerini duyarken ünlü Doktor Sigmund Freud Viyana’daki dairesinde sıkıntılar içinde
DEVAMIdir. Tüm Avrupa’yı sarmaya başlamış olan illet Avusturya’yı da kıskacına almıştır. İnandığı değerlere karşın ülkesinden göç etmekle etmemek arasında gidip gelen Freud en çok da kızı için endişelenmektedir. Üstüne üstlük sürekli kapısına dayanan can sıkıcı biri vardır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi çok ama çok esrarengiz bir Ziyaretçi çıkıp gelecek, Dr. Freud’un tüm görüşlerini, düşüncelerini, inançlarını ve değerlerini acımasızca sorgulayacaktır. Gitmekle kalmak, faşizmle direniş, tanrıyla inançsızlık, insanlıkla zulüm, aileyle toplum, mesleki sorumlulukla bireysel kurtuluş, gerçekle düş gibi birbiriyle çatışan değerler dengesinde Dr. Freud bu gizemli Ziyaretçi’yle yaptığı “seanslar” sonucunda ölüm kalım meselesi olan bir karara varmak zorundadır. Hem zaten, kimdir bu esrarlı Ziyaretçi? Gerçekten iddia ettiği kişi olabilir mi? Bu yaşananlar gerçek olabilir mi?
Ziyaretçi, insan ruhunun en derin ve kırılgan noktalarına dokunan bu soruları sahneden bizlere soracak: “Bütün bir kent yanıp kavrulurken, insan bir kanaryayı kurtarmak için uğraşmalı mı?”
DAHA AZ GÖSTER