"Kalabalık Duası" aklımda, metninden ziyade, "donanımlı oyuncu nasıl olur?" sorusunun canlı örneği Tolga İskit (Bülent Emin Yarar tadı alıyorum oyunculuğundan) ile kalacak. Orta sıralarda olmama rağmen, bir oyuncu "gözüne kadar nasıl oynar"ın detaylarını yaşattı. Ses, beden hakimiyeti, sahne, aksesuar kullanımı ve hepsinin bütünü ile sanki prömiyer akşamı değil de birkaç sezondur bu oyunu oynuyor gibiydi. Zembereği boşanmışçasına herşeye gülen bir grup seyirciyi, özellikle 2 yerde oyunu ile mum etti, kendine getirdi. Gel de hayran olma?
Bu başarıya yol vermesi nedeniyle bu oyunun yazarı (Volkan Çıkıntıoğlu) ve yönetmeni (Güray Dinçol) başta olmak üzere emeği geçen tüm ekibe teşekkür ederim.
1000 yıldır, alnındaki sırrı çözmek için efsunlu İstanbul'a ölüp ölüp gelen, sırrını çözme yolunda keşmekeş (Üsküdarlı Cüce Rıfkı) içinde nizam (Abdullah Efendi) arayan, hikayeleri günümüzde geçen ama anlatımından eski zamamlar kokusu yayılan tüm zamanların meczubu bir karakter ile adeta "şehrimden insan manzaraları" eşliğinde şehir turu attık. Işık tasarım ve müzik seçimlerini ayrıca sevdim.
Son cümlem şu olmalı "İyi ki varsın Tolga İskit".
Oyunu 12 yasındaki kızımla ve onun yasıtı arkadaslarıyla izledik . Kimsenin konsantrasyonu kaybolmadı oyun esnasında. İyi ki izledik . İnsanın dünyaya, diğer insanlara verdiği zarar, sevilme ve onaylanma ihtiyacı bu kadar ironik nasıl anlatılır , tanık olduk . Herşeye rağmen umut , çocuklar ... Ve basit objelerin sahnede kullanımı . Oyuncuların ustalıkları . Vücütlarını ,seslerini bu kadar iyi kullanmaları , çaldıkları enstrumanlar .. Yalın bir sekilde nasıl creatif olunur, izledik . Harika bir secki. Getirenleri tebrik ederim .
Scapino'dan daha fazla sevdim, hele de o nefes alan/ canliymis hissi veren dekor ne kadar basit ama ne kadar guzeldi. Ben sevdim bu gosteriyi. Cok derinine girdigimi, anladigimi dusunmuyorum ama bende yarattigi hissi sevdim. Sanatta biraz bu degil mi, kim ne alirsa /alabilirse...
Kalabalık Duası / Fiziksel Tiyatro Araştırmaları